bence filme uyuyor. film çıkışı ilk işim eve gelip soundtrackini indirmek oldu.

zaten kitabın/filmin sunduğu ortam, evren de "patlak egzoz" ortamı. o yüzden uyuşuyo.

bence de filmle uyumlu olmuş ama ilk filmin çok altında kalmış. Bi rachel’s song gibi şaheser çıkmış ilk filmden hey gidi koca vangelis reis be.

filmin son konuşulması gereken kısmı müzikleri olabilir. daha büyük problemleri var. müzikleri artı ya da eksi yönde bir etki yaratmadı bende. sahnelerin içinde kaybolan nötr müziklerdi. klasik hans zimmer işte.

muzikleri filmin avangard havasina uygun. johann johannson'un yaptigi muzige de patlak egzoz senfonisi denilebilir zorlarsan.

1 lt yüksek alkol (>%15) 2 lt de düşük alkoldü (<%15) idi en son. Şuarada LAX'in sitesi var sanırım: www.dfs.com

Bu arada normalde yukarıdaki sınırların üstüne çıkılmıyor diye biliyorum. Eğer olur da valize bakarlar ve izin verilenin üstünde olursa sorun çıkabilir.

İki meydandaki duty freeden de alışveriş yapabilir. Şu anki dolar kurunu göz önünde bulundurursak aslında hiçbir şey avantajlı olmuyor. örneğin Atatürk havalimanında marlboro touch kartonu 19 euro. marketten daha pahalıya geliyor. Atatürk meydanında limit yüksek alkollü 1 lt düşük alkollü 2 lt idi en son güncel bilgim yok. LAX'tan aldığı içkileri IST meydanında çıkmadan evvel valizine doldurmak suretiyle saklayabilir. Fakat risktir. Çıkışta görevliler çevirip kontrol ettiklerinde el koyabilir. Fakat random tabi bu aramalar. Ama Amerika inişlerini genelde ararlar. İnsanlar telefon, laptop vs. bolca ülkeye sokmaya çalıştığı için.

Litrelik şişede satılan içkiler dışarıya göre uygun oluyor. Atatürk için konuşuyorum.

Atatürk'te şu an 1 litrelik Finlandia 18,50 €

turkcell'le falan alırsan çok çok pahalıya gelir. senelerdir iphone kullanan birisi olarak, 2-3 sene içinde iphone'un pilinin de kullanımına bağlı olarak büyük ihtimalle pert olacağını söyleyim.

en ucuz yollusu yurt dışı.

banka kredisiyle nakit bulup onunla ikinci el almak en mantıklısı o bile 5000 civarı bu ara. 8 plus harici alma zaten. ben kullanmıyorum ama iPhone kullananlar bi ömür idare ediyor androide göre daha iyi kullanım şeysi.

Pil durumunu abartmayalım. 1,5 senedir kullandığım iphone 7 için battery life uygulaması %87 pil sağlığı gösteriyor. Ki gerçekten de bir şikayetim yok. Kasmak falan zaten yok.

Bence para biriktirin peşin alın. Turkcell standart bireysel kredi faiz oranını vermiş yani peşin almadığınız sürece zaten masrafı aynı olacak.

biriktir pesin al. ama iphone da da ayni seyler oluyor. tek farki arkadaki isirik.

İphone alma. En ust segment android al. Yeni nesil androidler artik daha iyi iphonedan.

Onun haricinde ikinci el bakabilirsin satani cok ama alani yok fiyati dusurebilirsin.

1000 liraya 2000 liraya Android alıp 3 yıl sonra kasınca 9000 liralık iPhone almak mı geldi aklınıza çözüm olarak?

@crostata,evet. Problem?

şimdiye kadar tüm iphone'larımı ikinci el aldım. kendiminkileri de sattım. yurt içinden alınma 64 gb iphone 8'i sene başında 3100 tl'ye aldım. o sıralar sıfırı 4000 tl'nin üzerindeydi. adam sadece bir hafta kullanmıştı, kulaklığını şarj aletini bile açmamıştı, şu anda sorunsuz kullanıyorum.

özetle: para biriktir temiz ikinci el al. aldığın zaman da filmli, kapaklı vs. kullan, birkaç sene sonra yükselteceğin zaman satarsın.

en son iphone 8 cikmisti sanirim, her sene 1 rakam arttigi icin 3 sene onceki model iphone 5 oluyor galiba.

eger piyasada orijinal uzerinde gelen bataryasi saglam, donmayan ve kasmayan iphone 5 varsa onu neden almiyorsunuz? daha uyguna gelir.

alinabilecek en ucuz iphone SE'dir ama plus diyen birine SE demek komik olur.

ikinci el guvenilir bir cihaz bulun bence. almadan once garantisini ve imei numarasini kontrol edin mutlaka

Ben mezun olduğumda bizim sektör için şartlar bu kadar ağır değildi. Bu üniversitelerin vasıfsız mezun verme sayısı hızla arttıkça işler daha da karışıyor/karışacak. Tüm bunlarla birlikte ülkede üretim de cartayı çekti.

Ben ilk mezuniyetimden sonra tatile gitmiştim ve dönüş trenimde iş bulmuştum. Sonra başka bir okuldan başka bir bölümden mezun oldum, onda da büyük bir kısmı kendi şımarıklığımdan dolayı 5 ay sonra iş bulabilmiştim.

Artık benim sektörüm için iş bulmayı geçti herkes, toplu işten çıkarmaları konuşuyorlar.

3 ay kendi isteğimle tatil yaptıktan sonra yaz bitince bulmuştum. Gerçi o zamanlar inşaat sektörünün güzel zamanlarıydı şimdi nasıl bilmiyorum ben bıraktım o işleri.

Hangi sektördesin? Çünkü sektöre göre bence değişir. Ben mezun olduktan 3 hafta sonra buldum.

1.5 sene :)

yaşadığım şehirde iş bulamadığım için başka bir yere taşınmak zorunda kalmıştım.

İlk üniversitemden sonra 1 yıl kafa izni yaptım, sonrasında iş buldum. (Bankacılık sektörü).

İkinci üniversitemden sonra formasyon aldım, bir yere iş görüşmesine gidip kabul edildim ama şartları çok beğenmedim. Eşzamanlı olarak bir vakıf üni.siyle görüştüm, belli aşamalardan sonra kabul edildim ve okutman olarak çalışmaya başladım.

1 yıldan sonra Kpss'ye girdim ve devlete geçtim.

Ben şanslı olduğumu düşünüyorum. Bu anlattıklarım yıllar önceydi, şu an şartlar epey kötü. Kardeşim PDR bitirdi ve düzgün bir iş bulamayınca yüksek lisans yapmaya başladı.

Haziranda mezun olup temmuz sonunda iş buldum. Ama ben harıl harıl iş aradım, tatil yapmadım. Mezun olmadan 1 ay önce iş aramaya başladım

Bir sene sonra. (Haziran 2015 mezuniyet, Temmuz 2016 işe girme)

Mezun olmadan bir ay önce başvuru yapmıştım, mezun olur olmaz başladım.

2013'te mezun oldum. 1 sene kpss'ye hazırlandım. sonra da 1 yıl part time bir işte çalışıp askere gittim. 1 yıl da askerlik yaptım. etti mi 3 yıl? 1 yılı da önceki işle şimdiki işi bulana kadar geçirdiğim boş zamana saysam etti 4 yıl. mezun olduktan 4 yıl sonra şimdiki işime başladım.

hayat bi süreç. zor zamanlar olacaktır. geçiyo. daha kötü zamanlar geliyo sonra da. :)

Merhaba. Mezun oldugumda 2 yil deneyimliydim. Is bulma derdim hic olmadi. Sektor Yazilim

Pazar üniversite sınavına girdim pazartesi işbaşı yaptım. Yani işim hazırdı. Üniversiteyi de açık öğretimden bitirdim. Tabii bunların hepsi 20 yıl kadar önceydi. İlk işim muhasebe bürosuydu. Şimdi ben mali müşavirim.

Haziran mezuniyet agustos ise girme ve 2007’den beri sevdigim bir isteyim. Sans sadece bu konuda yuzume guldu galiba :)

Lisanstan sonra direkt yuksek lisansa baslamistim. Yuksek lisans okurken daha ilk somestr biter bitmez ise girmistim.

Mezun olduktan 2 sene sonra iş bulabildim. Bölümümle ilgisi bile yok şu anki işimin. Şimdilik dişimi sıkıyorum ki deneyim kazandıktan sonra daha iyi bulduğum yerlere gidebileyim.

3. Sınıftayken iş bulmuştum daha doğrusu iş beni bulmuştu. 30 Haziran kep attım 15 Temmuz iş başı.

mezun olmadan önce buldum

aklıma avm mağazaları(lcw, defacto, koton vb.) geliyo ama çoktan almış olabilirler bayram dönemi için.

Restoran ve kafeler

freelance makale yazarlığı (evden)

Havale her zaman yapılır.

Havale 7/24 yapılır. EFT ise kastettiğiniz, o da pazartesi 11 ya da 11:30’a kadar. Siz yine de 11:00de bitirmiş olun bence

Bir seri olarak pbs yapımı The Vietnam Var.

Civilisation; a personal view by Kenneth Clark

The true cost

Abi adam tam bir dahi yaaa. Ruhun hızını tespit ettiği çalışmalarını duyan siyonistler sur olaylarını başlatmış ve çalışmaları yağmalanarak yok edilmiş. Şimdi hemen bu akşamlık bira paramı bağışlıyorum ki pahalı bir teleskop alınsın.

nasa'ya olan ilginiz icin tesekkur ederiz sevgili turkiye

olum iyiki ingilizceyi halletmişiz zamanında yok iki yazı gösteren bizi kekleyecek

Belgeselin arkasında "büyük bir oyun" ya da senaryo olduğunu sanmıyorum. Tutkulu, amatör bir astronomun öyküsünü anlatırken mümkün olduğunca "romantik" kısımlara ağırlık vermişler hepsi bu. Sempatik bir adama da benziyor, hâliyle insanlar etkinlendiler ve video hızla yayıldı. Kimse kahraman çıkarmaya çalışmıyor ki?

Şurası önemli: 140journos hazırladığı belgesel bir astronomi belgeseli değil, insan hikayesi.

Abdulkadir Topkaç (Diyarbakırlı Astronom olarak ünlenen kişi), amatör bir astronomdan fazlası değil. Bu hobiyi edinen çok sayıda insan var dünyada. Kurdukları dernekler, web siteleri ve saire de var. Bu insanların yaptıkları şey bilim değil. Bilim üniversitede yapılır.

NASA'dan mektup almakta da aman aman bir şey yok. Bilimsel bir değeri de yok. NASA bu tür "PR" işlerini zaman zaman yapıyor.

Benim buluşumu çaldılar iddiasına ise benim söyleyecek bir sözüm yok. Uzmanlık gerektiren bir konu o.

Twitter'da falan para toplayıp Abdulkadir Topkaç'a bir teleskop almaktan bahsediyorlardı. Umarım yaparlar da adamcağız hobisine devam eder. Bunun neresi kötü?

Edit: Bir ekleme yapayım: Neden örnek olarak Şeyhmus Kino'dan bahsettiniz? Ülkede yığınla şarlatan, dolandırıcı varken neden özellikle o? Abdulkadir Topkaç'ın Kürt olması mı "şüphelerinizi" arttırdı?

hayır topkaç'ın kürt olduğunu bile bilmiyordum. şeyhmus kino ile hikayelerinde bir paralellik var. şeyhmus oxford'tan mektup aldığını söylemişti, topkaç nasa'dan, ikisi de birden medyada patlamıştı. şeyhmus'un mektubu yanmıştı, topkaç'ın teleskobu kırılmış vb. birçok benzerlik var. kimle bağdaştırmam gerekiyordu? bu ve benzeri en temiz örnek şehymus kino'dur. böyle saçma tespitler kasmayı bırakıp olay hakkında çıkarımlarda bulunmak varken konuyu saptırıyorsun. kimsenin kürt olduğunla falan ilgilenmiyorum.

adam amatör bir astronom olarak görülmüyor, adam literatürü değiştiren bir mucit olarak lanse ediliyor. sizin de dediğiniz gibi birçok amatör varken neden abdülkadir topkaç? bilinmiyor. eminim bu ülkede yokluklar içinde birçok amatör astronom vardır, hepsine teleskop alalım o zaman.

olayın karanlık yerlerini biraz araştırmak yerine kalkmış beni ırkçılıkla suçlamak çok mantıksızdı. tabii sizin mantığınıza göre ben fakir zavallı bir kürt vatandaşın teleskopuna göz dikmiş bir beyaz türk'üm.

yardım kampanyasında bir sürü tutarsızlıklar var. amatör bir vatandaşın elbette hobisine devam etmesinin kötü bir tarafı yok. ama bu hikayenin uydurma olma ihtimalini düşünmeyelim mi? yani sizi anlamakta güçlük çekiyorum çünkü hiçbir fikir belirtmeyip ve sorgulamayıp direk kabullenmemi istiyorsunuz? neden? milliyetçi duygularla hareket edeninin kendiniz olabileceğini hiç düşündünüz mü? konuyu saptırmayı bırakıp böyle sorularınıza özel mesaj yoluyla cevap vereceğim lütfen siz de oradan yazın.

Videoyu izlemeye çalıştım ama ruhun hızı dediğinde beni bir gülme aldı ve kapadım. Amcaya helal olsun ama. Cihangir kafasındaki romantik beyaz Türkleri güzel tokatlar bu yaklaşımla.

abdulkadir'in hikayesini duydum, suphe ile yaklasmak tabii ki iyidir. bagis yardimi yapilmadan once didik didik arasatirilmali, nasa ile iletisime gecilmeli, bu konuda(astronomi) uzman kisilere danisilmali. idi. dogrulanirsa, bagis kampanyasi baslatilmali idi.
ama yapilmadi sanirim. akdeniz havasi bu milletin kafasina vurmus, cok duygusallar. en ufak bir seyde salya sumuk agliyorlar.

duygu ile hareket edip, karar verenlerden degilim.

bakalim, gorecegiz.

iyi de bu adam bilimsel bi çalışma yapıyor, keşifleri var diye sevilmedi ki? hiçbir eğitimi olmadığı ve etrafında bu tarz bir girişim olmayan bir yerde olduğu halde hobi olarak(ve hatta eşi ve çocuklarıyla arası açılacak kadar tutkulu şekilde) astronomiyle ilgilendiği için sevildi. Ayın zigzag hareketini keşfetmiş de çalınmış da falan o adam öyle düşünüyordur belki ama bence asıl önemli olan bu değil. Bu adam hayatını bi şekilde astronomiye ayırmış ve teleskobunu kaybetmiş. Bir teleskop almak da bağışla çok zor bir şey değil. İlla adamın keşifleri olan bir bilim adamı olması gerekmez bence.

biz insanların hikayelere ihtiyacı var.
bu hikayelerin de gerçeklerle berbat edilmemeye ihtiyacı var!
haliyle, "ruhun hızını ölçüyor" dendiğinde "ruhun hızını mı ölçüyor? puhahahahaha"
diye kopmamak lazım ki hikayemizin inandırıcılığına zeval gelmesin.
yalnız, bi dakka ya...
sahiden, ruhun hızı mı dedi bu adam!?
PUHAHAHAHAHAHA!

Böyle bir inandırılmışlık yok.

@nundu adam amatör bir astronom olarak tanıtılmadı, literatürü değiştiren değer görmemiş bir deha olarak tanıtıldı.

Adamdaki kibri göremiyor musunuz? 9 dakika kendini övüp durdu. Adam şöyle iyi adamım böyle iyi dehayım demekten başka bir şey yapmadı.

İzledikçe o 6 kisiyi o kadar benimsiyorsunuz ki sanki sizin arkadaşlarınızmış gibi geliyor. Bence birkaç bolüm daha şans verin sarmazsa bırakın.

Yerine big bang theory olabilir.

İlk iki bölüm ile karar vermeyin. En azından ilk sezonu yarılamak gerek.

Ilk birkac bolum cok da sarmamisti ama ozellikle 2. sezon ve sonrasi bagimlisi oldum. Herhalde on tur izlemisimdir en az, yatmadan once actigim uc bes diziden biri.

Friends'den son 10 yilin espri anlayisina sahip biri pek zevk alinamayabilir. Friends'in esprileri demeyeyim de, esprilerdeki vurgulari 1990 ve 2000'lerin komiklik anlayisina uygun. Her yerde "Millenial'lara, Z kusagina Friends izlettik; esprileri begenmediler, cok 'offensive' buldular" haberleri cok cikiyor.
www.independent.co.uk

Oysa, Friends o zamanin ruhunda cok komikti. Belki su zamanin ruhunda komik olmayabilir. Ben eski kafali olarak hala guluyorum. Bu biraz "Devekusu Kabare'nin, Kemal Sunal'in nesi guzel ki, espriler bayat" demek gibi bir sey. Ben hala Devekusu Kabare'ye de cok gulerim ama simdiki cocuk Kemal Sunal filminden anlamayabilir. Friends'deki tadi baska dizide bulamadim. Acik ara en cok kahkaha attigim dizidir.

Bir arkadasim da "ufff, bu kiyafetler ne bicim boyle. Kiyafetlerin sacmaligindan diziye konsantre olamiyorum" diye izleyememisti.

Yine de 23-25 yas arasi mezun ogrencilerim de seviyor Friends'i, biraz daha sans verin.

Yerine, How I Met Your Mother oneriyorlar, ki ben ikinci sezondan sonra izlemeyi biraktim ve cogu espri Friends'den arakti.
www.youtube.com

Amaranta'ya katiliyorum, The Big Bang Theory de guzel.

ben de iki sezon izlememe rağmen friends'i sevemedim. onun yerine coupling izle daha iyi.

friends'i izleyin. izlemeye devam edin.

birçok insan da ilk bölümlerde sizin gibi düşünüyor. ama dizi komple bittikten sonra insanın içinde bıraktığı boşluk doldurulamıyor...

ilk sezonu kotu sonra biraz toparliyor

Daha yakın zamanlı olduğu için how i met your mother'ı daha çok benimseyebilirsiniz şahsen benim adıma öyle olmuştu.

friends izlemedim, o tarz sitcomlardan ilgimi sadece big bang theory çekti o da nerd temasından dolayı. 8 sezon falan izledim onu.

onun dışında 20 dakikalık komedi dizisi olarak scrubs var en sevdiğim. sitcom değil ve karakterleri falan aşırı samimi bir dizi.

aynı şekilde yenilerden brooklyn 99 da çok güzel bir komedi dizisi bu ayarda olan.

ben 2. sezonun başlarında bırakmıştım friends'i, sarmamıştı bi türlü. bi kaç ay sonra tekrar bi kaç yerde muhabbetini duyunca kaldığım yerden devam ettim ve sonuna kadar büyük bir keyifle izledim, en sevdiğim dizilerden biri oldu. eğer 30 bölüm sıkılmaya 200 muhteşem eğlenceli bölüm için katlanabilicek biriysen benim gibi ara vererek falan da olsa izle o 30-40 bölümü (aslında olay o 30-40 bölümün kötü olması değil de bizim ortama ve karakterlere ısınma süremiz yaklaşık o kadar gibi bi şey). 1 bölüm bile sıkılmaya tahammülüm yok daha az eğlenceli dizi bölümleri izleyim ama yeter ki 1 bölüm bile sıkılmayım diyosan devam etme. 1.5 sezon bunun nesi övülüyomuş ya dediğim dizinin çoğu bölümünü 3'er 5'er izlemişimdir şu an ben.

bir de o zamanın ruhunda güzeldi denmiş kesinlikle yanlış, friends'in komedisi zamansız bi komedi. o linklerdeki muhabbet ayrı. şimdilerde senaryolardaki her kelime birini gücendirip gücendirmediğine göre ince elenip sık dokunarak yazılıyor. esas komediye zarar veren unsur bu, doğallığı giderek azaltıyor bu aşırı hassaslık. 2000 hatta 2010 öncesi friends dahil hemen her dizide filmde bu mevzular o kadar büyük önem atfetmiyor. linkte de dizide gücendirici espriler olduğundan ve bu sebeple özellikle milleniallarin fazlaca negatif yorum yaptığından bahsediyor. charlie chaplin veya kemal sunal gibi bir döneme özgü bi mizah yok yani 3500 yılında izleyen bir insanın bile gülebileceği bir dizi. bu arada bahsedilen espriler öyle ciddi ciddi rahatsız edicek şeyler değil ama son yıllarda özellikle abd'de aşırı steril bi ortam oluşuyor bu sebeple normal şeyler bile offensive geliyor bu steril ortamdan etkilenen insanlara. mesela bir karakterin babasının cross-dresser olması ve genç bir erkek çocuğuna bunun ağır gelmesi gibi bi durum var, o baba kesinlikle küçük düşürülmüyor hatta cool bi baba olarak veriliyor ve karakterimiz bu konuda geri kafalı davranmış gibi gösteriliyor ama karakterimizin ara sıra babasıyla ilgili anlattığı esprili çocukluk travmaları gibi şeyler var. offensive dedikleri şeyler bu tarz şeyler yani.

ilk bölümü 94 yılında çekiliyor. günümüzün dizileri ve esprilerine göre biraz eski kalıyor haliyle. ilk bir kaç bölüm sonrasında ekip, espriler ve dizi çok daha sıcak bir hal alıyor ve o grup içinde olmak insanın hoşuna gidiyor.

ben HIMYM'ı da severdim ama friends'e kıyasla daha bir genç, daha bir ergen dizisi gibi geliyor bana.

çok komik gelmeyen ama ara sıra izlediğim ve beğendiğim bir dizi daha var, seinfield. neden bilmiyorum ama çok seviyorum bu diziyi de.

Friends'e şans verirsen hastası olma ihtimalin var. Bana da ilk bölümler itici geliyordu, alıştıktan sonra bırakamadım.

Alternatif olarak Two and a half men de iyidir baya.

Friend's konusunda aychovsky'ye katılıyorum. Ben yine o dönem dizilerinden Seinfeld'i de çok severdim.

Friends bana komik geldiği için sevdiğim bir dizi olmamıştı. Birincisi 90'lar samimi ve içten; telefon internet vesaire yok, arkadaşlıklar daha samimi, insanlar yüzyüze bakarak yaşıyor. 6 karakterin hepsi farklı karakterler ve hepsinin de arkadaş olarak hayatımda olmasını isterdim. Ayrıca gerçekten çok güldüğüm ve kendimden bir şeyler bulduğum bölümler de olmuştur. Ama her bölümde gülmesem de keyif almışımdır.

Ama bu diziyi yarısından sonra arkadaşlık ilişkisini farklı boyutlara taşıyarak biraz bozdular bana göre. Bunun normal olduğunu düşünenler de var ama bana itici geliyordu bu çabalar.

Kısacası benim için keyifli bir diziydi. İlk bölümde "bune lan" tepkisi vermiştim çünkü dönemin soğuk espirileriyle başlıyorlar. Sonradan keyifli hale geliyor.

gelmiş geçmiş en overrated dizi, bu yüzden popüler ve tam da bu yüzden sevmemiş olman çok normal. amerikalıların corn flakes yerken izlemek için yaptıkları bir diziden efsane yaratmayı başarmış herkesin emeğine sağlık!

Hicbir numarasi yok da bir sure izleyince ister istemez o kadarterleri benimsiyor izleyici, bag kuruyor.
Ben acik birkac bolum baktim, hey gidi 90li yillar diye dusunup duygulandim. Ingilizcemi gelistireyim diye birkac bolum izlemistim, takip edilecek bir dizi degil bence.
Bir de 10yilllik dizi oldugu icin karakterlerin git gide yaslanisini gorunce daha bi bag kuruyordur insan.
En nihayetinde sitcom bu, sitcom les olur. Eski yeni farketmez pek.

mizahı artık eski geliyordur, normal. seinfeld de öyle, zamanında izlesen kesin severdin. daha güncel bir mizah için office izlemeni öneririm.

"sonradan açılıyor" diyenlere güvenip iki sezon katlanabildim. çok sıkıcı ve abartılmış bir dizi. komik değil maalesef.

"friends'e gülmeyenler neye gülüyoor, recep ivedik'e miii" diyorlar bir de of. milyon tane öneri yuvarlayasım geliyor.

+ coupling
arrested development
curb your enthusiasm
it's always sunny in philadelphia
modern family
seinfeld (önersem mi bilemedim, sevmeyebilirsiniz, fifti fifti)

cevapları okuyamadım ama 10 sezon süren bir diziyi 2 bölüm izleyip "beklentimin altında kaldı" demek ağır olmuş biraz. daha fazla şans vermelisiniz diye düşünüyorum. friends iyidir.

kaç model ? kaç km ? son bakım ne zaman yapılmış ve aracın modeline göre bakım periyodu önemli.

Sigorta fiyatı iyi. Araba kaç km? Ona göre triger kayışına da bi bakmak gerekebilir. Debriyaja baktır, frenlere baktır. Madem giriştin yağ, yakıt filtresi ve diğer filtreleri de değiştir.

1- zorunlu trafik sigortası yaptıracaksınız. zorunlu.
2- isterseniz kasko yaptıracaksınız. isteğe bağlı.
3- yağını değiştireceksiniz.
4- fren ve balata sistemlerini gözden geçireceksiniz. usta.

tanıdık usta varsa ona gidin ki yoktan hesap çıkarmasın. güle güle kullanın.

Sigortayı 15 gün içerisinde yaptırman gerekiyor. Fiyat ilk araba için ideal. Zorunlu sigortada en düşük veren firmayı seç gitsin. Kasko da yaptıracaksan yüksek çıkacaktır, orada detaylarını incelemelisin. Zorunlu sigorta kazada karşı tarafın, kasko ise senin zararını karşılar. Kasko zorunlu değil. Sigortam.net en düşük teklifi veriyor zaten, daha düşük bulamamıştım ben.

Aldığın kişi son bakımını ne zaman yaptırmış? Bakım periyoduna göre (benzinli 10 bin, dizel 15 bin gibi) bakımını yaptırırsın. Ben ne olur ne olmaz diye 10 bin bakımını aldıktan sonra yaptırırım. 10 bin bakımında zaten yağ değişimi olur, filtreler değişir, balatalara bakarlar gerekirse değiştirirler. Debriyajla ilgili de bakım yaptırdığın yere söylersin kontrol ederler, gerekirse değişmesi gereken değişir.

Burada çok bilgisiz görünürsen sanayi esnafı seni bir güzel öper. O yüzden güvenilir, varsa tanıdık yoksa yorumları iyi ustalara gitmekte fayda var.

Hayırlı olsun.

trafik sigortasını yaptır.
daha sonra sanayide markasına göre götür yağına tuzuna baktır.
daha sonra bin.
istersen detaylı iç temizlik yaptırt,pasta cila boya korum vs

Araç 2008 model. 75 bin kilometrede.

2014 yılında 45 binde, 2016 yılında 58 binde muayeneye girmiş. Çok kullanılmamış bir araç.

Toyota Yaris, sanırım bunda triger kayışı yok zincir varmış. Daha mı iyi oluyor daha mı kötü böylesi?

Araç 2 aydır yatıyormuş hiç kullanılmadığı için 2 aydır sanayi yüzü de görmemiştir.

Zincir olması senin açından iyi, minimum 150 bin gideri var.

Eski sahibinden bu bilgileri alamadığına göre aklında kalmasın bence bakımını yaptır. Vereceğin maksimum 500-600 lira, bakım yaptırmadığın için yaşayabileceğin muhtemel sıkıntılar daha pahalıya gelir.

lastik hiç değişmemişse değiştir. 5 sene yada 50 binde kullanıma bağlı olarak değişmeli.

Apple ürünleri

hepsiburada'da hemen hemen tüm ürünler.
xiaomi gözetliyorum aylardır. eski modeller ucuzlayacağına artıyor.

vatan stoktaki eski teknoloji ürününe -yenisi gelmiyordu birkaç mağazada stoktaydı. takip ediyordum- anında zam yaptı. 390 gibiydi 535'e çıktı

hatta stokta olmayan, benim 2013'de 450 civarına aldığım ekran kartı 1200 küsür görünüyor: www.vatanbilgisayar.com

şöyle yazıyor: "1 USD = 6,65 TL, 1 EURO = 7,55 TL olarak hesaplanmıştır. Fiyatlarımıza KDV dahildir."

Reebok ayakkabı bakmıştım 350 ya da 360 liraydı. 400 lira olmuş.

Bose kulaklık alacaktım 2200 falandı. üşendim almaya şimdi 3800 olmuş bu paraya hiç almam zaten amazon'da 1900 TL bu çılgın dolar kuruna rağmen.

Kedi mamaları ve kumları...

teknolojik aletler. İndirimle 5000 e düşen MSI hazır bilgisayarın şu an fiyatı 9000+ üst model ekran kartları da çok zamlandı. Yakında Iphone lara hem zam hem de ek vergi gelebilir onlar da çok artacaktır.

Muz

evet. brother marka yaziciyi 2 hafta once vatan'da 480 liraya almistim. bugun baktim aldigim yazici 840 liraya yaklasmis. kendimi iyi mi hissetsem, kotu mu hissetsem.. bilemiyorum.

yazici da bu: www.vatanbilgisayar.com

2 hafta önce honor 10 telefon almıştım 3000 liraya. Şimdi baktım 3200 olmuş.

ağustos ayı boyunca kesinlikle görünmez.

1 eylül'den sonra görülme ihtimali var. tamamen işyerinin sgk bildirgesinin veridiği tarihle ilgili. bildirge verilince görülmeye başlar.

23 eylül'den (pazar olduğu için 24 eylül'den) sonra kesinlikle görünür. çünkü bildirgeyi vermenin son günü 23 eylül'dür.

dur bismillah dün başlamışsın. sen eylül sonu gibi tekrar bak.

işe girerken size işe giriş bildirgenizi imzalatmaları gerekiyor. onu gördüyseniz sıkıntı olmaz.

1 erkenden alıp ucuza getirmişlerdir 2 para vardır

evet fakirsin üzgünüm, ortalama üstü bir beyaz yakalı maaşı 10k civarındadır. eh rahat rahat bu parayla y.içi tatil de yapar, içer de... eğer eşi de çalışıyorsa ve o da yarısını bile alsa, erken rezervasyonla y.dışı tatili de yapabilir. tabi seneye o y.dışı hayal olacak o kesin.

burs filan dediğine göre öğrencisin galiba, çalışan kesim tabi daha rahat para harcayacak, olsun o kadar

ama tabi ki toplumun yapısı değişti daha fazla gösteriş daha az tasarruf yapıyoruz.
hane halkının az tasarruf yaptığını tüm uzmanlar söylüyor

bunu belirtince, "ehh millet asgari ücretle nasıl geçinip bi de tasarruf yapacak" deniyor ama asgari ücretli eniştemin altında passat var benim :) yani kredi mredi bi şekilde harcama yapılıyor. kimse biriktirmiyor.

ben birikim yapan bir insanım herkes beni tuhaf karşılıyor :/

ilk tatilime 25 yaşındayken çıktım. 1 yıldır çalışıyordum. her sene çıktım sonrasında da.
atla deve değil. birikim yaparsan her şey olur. bursla tatile çıkacak halin yok.

Öğrencisin ne tatili. Biz de öğrencilikte öyleydik hele kendi paranı kazanmaya başla o zaman yaparsın.

Sizin nesil bahtsız. İnstagram gibi bir saçmalık olduğu için bunları görüp herkes öyle yaşıyor sanıyorsunuz.

kriz fakire var çünkü. çalışan tatil yapıyor denmiş de benim sınıf arkadaşlarımın (ilginçtir ki bu arkadaşların neredeyse hiçbiri sınıfı geçemedi) bir kısmı bir aydır ya yurtdışından ya deniz kenarından hikaye atıp duruyor sürekli. dediğin gibi, biz eşek gibi ortalama yaptık burs arıyoruz hala. yani kimsenin parasında, eğlencesinde gözüm yok tabii de ister istemez uyuz oluyorum millette ne analar babalar olduğunu görünce. biz 200 lira istesek ne şerefsizliğimiz kalıyor ne tembelliğimiz, elin bir sene boyunca haftanın beş günü okula gidip de sikindirik bir hazırlık programını geçemeyen kızı iki ay yurtdışı geziyor. vay aq. ben gece işe sabah okula gidip de derste uyuyakaldım diye ayar yiyorum hocadan, en yüksek puanı ben aldığım halde. ama bunu söyleyince de işte biz ağlak oluyoz, amk baba parasıyla tatil yapan adam gelip bize dik durmamızı falan söylüyo. yapma yaaa. yrrağa bak hele.

kriz her zaman olduğu gibi fakir beybileri vuruyor. öğrenciyken denizli havuzlu tatil yapamamak zaten normal de ben bu şekilde çalışmaya başladığımızda da böyle şeyleri yapabileceğimizi sanmıyorum açıkçası. elo demiş birikim yaparsan olur. doğrudur, birikim yaparsan paran olur. iyi güzel de diyelim ki yeni mezun olmuşsun, iş tecrüben yok, iş buldun ve çalışmaya başladın. türkiye'de çok özel bir herif değilsen ya da devlete kapak atamamışsan alacağın en iyi maaş 2500tl falan. hadi devlete girdin, fişek gibi adamsın vs. 3000 lira para alıyor ol. bu ekonomide büyük şehirde ayda 3000 lirayla neyi biriktireceksin? 15'li yumurta 9 lira la, düşündükçe ağlıyorum. arabayı falan zaten geç. büyük şehirlerde eli yüzü düzgün, dağ başında olmayan daireler 1200-1300'den başlıyor. accuk insan gibi yaşayayım, haftada bir akşam dışarı çıkıp sosyalleşeyim desen öldün bitti. birikim yapmayı geçtim kenara "lan lazım olur" diye ayda 200 lira ya koyarsın ya koyamazsın. o parayı da sene boyu biriktirsen bile anca gtünü avuçlarsın affedersin. kaldı ki sene boyu her ay istikrarlı şekilde birikim yapmak kolay değil, bir sürü beklenmedik sorun-masraf çıkıyor.

velhasıl evet sen çok fakirsin ama yalnız değilsin, hatta biz çoğunluktayız. çünkü biz "bursumuz kesildi" diye story atmıyoruz, bulgur pilavı paylaşmıyoruz. story'yi gösterecek şeyi olan adam atıyor. haliyle hep onları görüyorsun, diğerinin olmadığını düşünüyorsun. ama öyle değil. fakirler olarak her yerdeyiz, için rahat olsun.

dişini sık, okulu bitir. kaç sene kalmışsa artık ona göre "fakir modu"na al kendini, beklentini düşük tut. tatilin öğlene kadar uyuyabilmek, akşam yürüyüş yapabilmek, arkadaşlarınla batak atabilmek falan olsun. şimdilik böyle idare edeceğiz.

ha mezun olunca da bi halt değişmez muhtemelen ama en azından düzenli ve bursun 3-4 katı gelirin olur, hem okul hem iş düşünmek zorunda kalmazsın falan. bi yandan aslında fakir olmak da güzel ha. çalışan adamın derdi de, geliri de, gideri de büyük oluyo. biz yerde 50 lira bulsak bi hafta mutlu oluyoruz. kriz mi çıkmış, dünya mı yanmış... çok da şey değil. öğrenci ve fakirken bu özgürlüğün de tadını çıkarmak lazım.

elo +1

Erken ucuz bilet ve Couchsurfing'le 20 tane Avrupa ülkesi gezdim.

Öğrenciyken de tatile ciktim calisirken de. Ama şu sıralar yurtici otellerin de fiyatlari geçen seneye göre oldukca artmis gibi geldi bana. Yurtdisi olayina hic girmiyorum bile. Yani bir, insanlarda para var. Iki, tatil anlayisini ucuz otel, çok gezme seklinde ayarlarsan cok da pahali bir sey degil.

@meister +1
Türkiyede okumak boş , okulunu bırakıp çalışmaya başla her sene tatile gidersin diplomayı aldıktan sonra da zaten bir işine yaramayacak.

400 lira gibi bir paraya bir haftasonu güzel bir tatil yapılabilir.
kalacak yeri çadır kamp gibi yerlere getirerek, 4 - 5 kişi gidip ev kiralayarak ya da birinin otomobili ile giderek masraflar daha da azaltılabilir ya da bu civarda bir harcama ile bir yıllık instagram albümü yapılabilir.

yurtışına gidenler muhtemelen uçak bileti ve diğer para işlerini bir kaç ay önce hallettiler, o yüzden son günlerdeki dalgalanmalar cebinde dolar ya da eurosu olana tatil konusunda çok koymadı.

ben bir yıldır çalışıyorum. yıllar sonra ilk tatilim olacak. tatil toplum baskısı ya da zorunlu bir aktivite gibi bir hal alıyor iş dünyasında. herkes bir yerlere gidiyor, herkes bir yerlere gitmek ve gittiğini göstermek zorunda gibi bir algı oluşuyor ister istemez.

Bence olur. Zaten çocuk filmi olduğu için 12-13 yaşa kadar çocukların izlemesi uygundur.

bence Star Wars: Episode I - The Phantom Menace'den başla öncesini karıştırma. çok merak ederse izletirsin.

evet star wars çocuk filmi ama 6 yaş da çok küçük yav. gerçek insanların oynadığı diyaloglu uzun metraj film sonuçta, muhtemelen hiçbir şey anlamayacak, sıkılma ihtimali de yüksek. illa izleyecekseniz şu disney'e satıldıktan sonra daha da çocuklaşan yeni filmlerini izleyin bari.

çocuk filmi diyen arkadaşları 50 katlı gökdelenin tepesine davet ediyorum. atın kendinizi aşağı bizi uğraştırmayın.

modern dizi ve filmlerin birçoğuna esin kaynağı olmuş, birçok filmde gönderme yapılan bir şaheserden bahsediyoruz (4-5-6'dan bahsediyorum. son yıllarda yapılanlar biraz zorlama oldu kabul). 6 yaş biraz zorlama olur ama 4- 5- 6'yı izletin. sonra da büyüyünce tekrar izlesin. tamamen bambaşka birşey anlayacak / görecek.

cocuk filmi +1

starwars kadar overrated film yoktur, şeyhini müritler uçurur derler ya bu filmi de fanları uçuruyor. bence izleyin, ışın kılıcı, uzayda ses, ışıktan hızlı seyahat, evrendeki demokrasi şöleni, bütün uzaylıların ingilizce konuşması gibi şeyler hoşunuza giderse sevebilirsiniz, 6 yaşındaki çocuk da sevebilir.

Buruşturulmuş bebek bezinin içine koy, kimse cesaret edip kurcalamaz.

boş temiz güneş kremi şişesinin içine nakit para vs.

Telefon disindakileri kasaya koyarak plaja gidip telefonu da sessize alip cantanin icine. Cantaya da uzaktan goz kulak olmak seklinde..

Hepsi arabada. Arabanın kartı da streçe sarılı şekilde fermuarlı cepte. Öyle giriyorum denize. Ne olur ne olmaz...

Telefon almıyorum. Çalınsa bile pek etkisi olmayacak miktarda, plaj ihtiyacımı karşılayacak kadar para alıyorum yanıma.

taktikler icin sagol beyler. ilk icraatimda bunlara bakicam.

saka len laks beni taniyanalar bilor.

Yok mu sunun sahtesini, yerlisini yapacak?: indigo-voyage.ru

Biz "Wickelfisch"lerin icine koyup beraber yuzuyoruz iste, en temizi, hic aklimiz kalmiyor sahilde.

üzerine t-shirt örtüyorum.

Biz plaj çantasının içinde bırakıp gidiyoduk ya, bişey de olmadi senelerdir. Bizimki de fazla rahatlık sanırım bilemedim :/

Geçen Yunanistan'da bir sistem gördük tam ihtiyaç.
Bileklik veriyorlar su geçirmez. Bileklikle şemsiyede bulunan bir kasa var onu açıyorsunuz.

Her şeyi kasaya koyup bileklikle denize...

palve ve mabesa +1, üzerine tişört atmaktan başka bir şey yapmıyorum; hiç sıkıntı yaşamadım. o kadar insan içinde çoğu kişinin götü yemez bence zaten, hiç tanık olmadım gittiğim yerlerde hırsızlığa.

Türkiye dahil birçok ülkede hiçbir önlem almadan çantamda bırakıp yüzdüm hırsızlık falan da görmedim.

Enpara al senin tam aradığın büyükşehirde isen bir kaç gün içinde teslim ediyorlar. Diğer tüekü ön ödemeli karta komisyon falan verirsin masraflı olur.

ininal vardı

@murtiii, 5-10 tane alicam yazdigim gibi. 5-10 tane enpara cikarmazlar benim adima :)

@catch the arrow, bakiyorum ona tesekkurler

Migrostakinin aynısı sanırım, güzel bu. 40₺ idi yanlış hatırlamıyorsam migrosta da

140 kilo dediği hikaye, migrosta var aynısı 90 kilo yazıyor. git migrosa otur dene.

ayrıca bu biraz irice birisi için oldukça rahatsız.

ön taraftaki demirler aşağıdan bacaklarına batıyor, rahatsız ediyor.

sağlam bişey istiyorsan 40 yerine 140 ver decathlondan al. xl olanlar var.

www.avfoni.com

ben bunlardan gecen sene aldim.(40-50tl arasi birsey verdim) cok rahatlar tavsiye ederim. bircok sandalye denedim popoya felc gecirtir. denemeden almayin

alınacak tek garantili adres; decathlon

www.tekzen.com.tr
bende bunlardan var
yanına yaklaşabilen görmedim konfor açısından

decathlondakiler iyi oluyor

decathlon+1

heyecan aramayın. 40 lira bu dandik şeye vereceğine git 2 yıl garantili decathlon'dan al. vereceğin 30 lira daha fazla.

Ucuz modeller oturduktan belli bir süre sonra bacakların dış kısımları demir aksama dayandığı için acıtıyor ;)

Look what I found on AliExpress
s.aliexpress.com

Bu ürünü al ve her yerde rahatça taşı.

>>>>>>bunların hepsi aynı Çin’den geliyor

><><<><>> Migros’tan alın daha ucuz

>>>>>#}{}} hem de kargo bekleme derdiniz olmaz

4 sene önce Migros’tan 20 liraya almıştım, şimdi abimle kız arkadaşı kullanıyor ve kampçılar. Bahar ve yaz hemen her hafta sonu ve uzun tatillerde kullanıyorlar. İyi dayandı bizimki. Garantiye ihtiyaç duymadık ama öyle denk gelmiş de olabilir.

endüstriyel boyutlarda fan kurmuş, arkasına sineklik. fan havayı çekince sinekler de yapışıyor. sonra alkol sıkıp hayata tutunmuş olanları da öldürüyor.

müşteri hizmetlerini arayıp belirteceğiniz bir şubeden çekeceğinize dair bilgi veriyorsunuz. yarın o şubeden çekebilirsiniz.

çok fazla değilse aynı günde verebilirler. şubenin kasa durumuna bağlı.

atm'de para varsa çekersiniz.

Günde tl karşılığı 7000tl olacak kadar çekebilirsiniz. Atatürk havalimanı dış hatlar geliş katında var döviz atm’si ama ona güvenmeyin her zaman içinde para olmuyor.

atm'de döviz varsa çekebiliyorsunuz. sıkıntı olmuyor.

çekersiniz. ben iki kere denedim, ikisinde de para vardı. bir sıkıntı olmadı.

nadir de olsa doviz olmayabiliyor atm'de. oyle bir durumda subeye girip yardimci olmalarini isteyebilirsiniz.

www.qnbfinansbank.com

Hocam oralarda kafeler vardı, şelale cafe, yaka park vs isimlerini tam hatırlamıyorum ama ağaç evleri olan kafelerdi. Bu yerlerde ağaç evlerde uyuyabiliyorsunuz. Biz bir gece geçirmiştik çok keyifliydi. Tam olarak ev değil de böyle sedir gibiydi. Tavsiyedir.

deneyim sahibi iseniz kanyonun içinde konaklarsınız fakat çok tehlikeli bir iş. çadırı kanyonun dışında bir yerlere kurun. sel tehlikesi var hatta yükseğe kurun.

kanyonun içini diyorsan sel+1, yılan, çıyan böcek olur bir de karışan olur mu bilmiyorum, ama orası park vs olduğundan izin vermezler gibi geldi.

Çadır atılmaz kurulur.

yok, hiçbir zaman olmadı. hiç yalnız hissetmiyorum

var. karakter olarak duyurucuların bildiği üzere olabildiğince detay vermeye, kendini anlatmaya gayret eden biriyim. haliyle hayatımda yer edinen insanlar zaten genelde nasıl hissettiğimi, nasıl biri olduğumu bilir. ne hissettiğimi ve dediklerimi anlayabilecek, anlamasa bile anlamaya çalışabilecek ve yargılamayacak insanlar da var. birden fazla. bu konuda genellikle yapıldığını düşündüğüm bir hata var: çok özel, erişilmez bağlar kurmaya çalışıyoruz. beni çok iyi anladığını ve yargılamadığını düşündüğüm insanlar yakın arkadaşım bile sayılmaz aslında. bana çok anlatıyorsun vikvik diyorlar da anlatmazsanız, korkarsanız hiçbir zaman "her anlattığınızı anlayacak" birini bulamazsınız. yoldan geçene hayat hikayenizi anlatın demiyorum ama korkmayın. kendinizi ifade etmekten, anlatmaktan, tanıtmaktan çekinmeyin. sevmeyeceklerse en azından sizi olduğunuz şey yüzünden sevmesinler. şu yaşıma kadar böyle yaşamaya gayret ettim, bence gayet de iyi yaptım. anlatmazsanız anlamazlar. "anlatmak istemiyorum" derseniz sizin tercihiniz elbette ama anlaşılmak istiyorsanız anlatmak zorundasınız, denemek zorundasınız.

***

bir insan bence tamamen anlaşılamaz çünkü insan genelde kendini bile tam olarak anlayamıyor. zaten bence buna gerek de yok. birini anlamaya çalışmak, sınava çalışırken kitaptaki her kelimenin altını çizmeye benziyor. buna gerek yok. etkisiz, verimsiz, faydasız, şerefsiz. konuyla ilgili olarak mustafa topaloğlu'nun çok sevdiğim bir sözü var, kendimce düstur edindim,


"Wear it like an armor and it can never be used to hurt you."

Var. Her tür saçma şeyi söyleyebilirim, beni yargılamaz.

yok maalesef
hissediyorum
-onunla alakalı olabilir ama tamamen bi kişiye de bağlamıyorum.31 yıllık hayatımın sonucu.
-bu sorunun cevabı net olamaz, sonuçta başka hayatları yaşıyoruz, çok kolay bişey değil tamamen anlaşılmak.gerçi ben artık sonuçta hormanlar,kimyasal reaksiyonların yönlerdirdiği yaratıklarız diyip pek sallamıyorum da

Yok. anlayabilen, paylaştığım, anlayacağını tahmin ettiğim birileri olsa da bahsettiğin "tamamen"in içini doldurabilen kimse yok bu aralar.

Var, çok şükür.

Kisisel olmayan soruya kisisel cevabim anlasilmanin benim icin sevmek veya sevilmekten daha da onemli oldugu. Bir kisinin beni %100 anlamasini ya da %100 yargilamamasini beklemem, ben kendimi %100 anlamiyorum, kim beni %100 anlasin. Bir kisiden boyle bir sey beklemem ama bir durumda en az bir kisi tarafindan anlasilmayi beklerim. Anlasilmayi iletisimin temel yapitasi olarak goruyorum. Anlasilmadigim kisiler duvara konusuyormusum hissi veriyor. Anlasildiktan sonra yargilanabilirim; hic guzel bir his degil, olmasa daha da tercih sebebi ama yargilanmak daha katlanilabilir ve geri bildirimi olan bir sey. Anlasilmamak tam bir kabusun icinde olmak gibi. Boyle kabus gordugunde bagirmak istersin de sesin cikmaz ya, anlasilmamak oyle bir sey benim icin. "E ben kendimi yirtiyorum, beni neden duymuyorsun" hissi. Belirli bir miktar anlasilmadan karsindaki ile bir baglanti kurmak mumkun olmuyor.

Bir de bugun beni anlamayan yarin anlayabilir, bugun anlamayan yarin da anlayabilir. Ayni sekilde ben de onlari zamana bagli olarak anlayabilirim, anlamayabilirim. Bugun basima gelen kotu bir durumda neden agir tepki verdigimi anlamayan biri, aynisi basina gelince beni anlayabilir, uc gun sonra acisi gecince yeniden anlamayabilir. Ben kotu bir sey yapsam, bugun anlayis gosterebilir ama ayni kotu durum kendisine yapilinca anlamayabilir. Ruh esine inanmak gibi bir sey bence, her an her konuda her durumda anlasilmayi ve de ustune yargilanmamayi beklemek. Anlamanin kolay oldugu durumlar ve zamanlar da oluyor, anlamak icin aktif caba gerektiren durumlar da. Onemli olan da o gayreti gosterebilmek.

Kisisel olan soruya cevabim ise her seyimi rahat rahat anlayabilecek kisiler var ama her zaman onlara yigilmam, her zaman onlara yigilirsam o da yorulur. Ayni sekilde her zaman kendime yigilirsam ben de yorulurum. Bu dayanisma her sekilde lazim geliyor, hatta bazen senin kafanda bir fikir varken bile birinin kendini sana anlatmasi bile lazim geliyor. Bazen kendinin anlamadigini baskasi anliyor. Dunyada nerede durdugunu bilmek ve bu sosyal labirenti bir miktar da olsa cozumlemek onemli geliyor bana.

Birkac hafta once bir durum oldu ornegin, o kisilere anlattim ve duygularimi da paylastim, hatta bol bol sarildik ve karsilikli biraz aglastik da ama icim hala sis sis kaldi. E simdi ayni kisiye civatasi bozuk musluk suyu gibi tum duyguyu yigip biraksam, hem ona fenalik gelir, hem ben ona kiyamam. Dolayisiyla havuz problemi gibi sisen ici bir musluk acarak bosaltmak lazim gelir bana, onu da genelde bircok durumu anlayabilme potasiyeli gordugum kisiyle yaparim. Gelip Duyuru'ya duygu kusmuslugum da coktur mesela.

köpeğim var. başka sanmıyorum.

Öyle birisine ihtiyaç duymuyorum çünkü komplike, anlaşılması zor bir insan değilim.

var, kardeşim. psikolog zaten herif. yani her şeyimi anlamasa bile anlamak için çaba gösterir, yargılamaz çoğu zaman.

bir insan tamamen anlaşılabilir mi? kusura bakma ama çok boş ve soyut bir soru bu. insan kendisini bile tamamen tanıyamazken bir başkası onu nasıl her şeyiyle anlayabilir? ayrıca insan çok katmanlı ve çok yüzlü bir varlıktır. kimisi senin bir yanını anlayabilirken, bir diğeri o yanına hiç anlam veremez.

yok sen anlamadın ile pardon ben anlatamadım insanları denk gelir hep hayatta.

Vardı, farklı şehre taşındı. Yalnız kaldım amk.

Var kanka.

Yok.
Evet.

Edit: Bir tane var. Ama iletişimimiz yok artık.

Aha, en sevdiğim soru!

Var öyle bir kimse, birden fazla kimse var hatta. Anlamasa da yargılamaz, anlamaya çalışır. Bu çok güzel bir şey -ki buna rağmen ben her şeyi anlatan bir insan değilimdir.

Mühdeşem bir alıntı bırakıyorum buraya, bunun için iki tane tik isterim:

“Ormanda yolunu yitirmiş çocuklar gibi terk edilmişlik içerisindeyiz. Önümde durup bana baktığında, ne sen benim içimdeki acıları anlayabiliyorsun ne de ben seninkileri ve senin önünde kendimi yere atsam, ağlasam ve anlatsam bile, biri sana cehennemi sıcak ve korkunçtur diye anlattığında cehennem hakkında ne bilebilirsen benim hakkımda da ancak o kadarını bilebilirsin."

var ama evlendikten sonra onunla karşılaştık, yapacak bir şey yok. başta onunla tanışsaydım durum farklı olurdu.

Yok maalesef. Gerçi benim “en yakın arkadaşım” olarak adlandırdığım biri de yok. Yalnız hissetmiyorum.

Var ama çok farklı dünyalardayız.

var, ne yapsam, ne söylesem, ne etsem yargılamaz, beni bilir, anlar, içimi görür. 23 yıllık dostum olur kendisi. bu boyutta olmasa da beni yargılamayan ve anlayan başka yakın arkadaşlarımda var.

Var.

Yok, olmasına da gerek yok. Olsa iyi olurdu.

Var da ben hic yargilanmamayi sevmem. Yargilama ne icin var? Bazen yargilamak ve yargilanmak gerekir. Yargilanmayi iyilik olarak kabul ederim duruma gore. Yne duruma gore kendim de yargilarim.

bi tane var. ne söylersem söyleyeyim, ne yaparsam yapayım yargılamayacağından eminim. arkadaşım kendisi. ben onu yargılarım mesela ama o yapmaz biliyorum. hem anlıyor, anlamaya çalışıyor hem de ne zaman ihtiyacım olsa ne yapıp edip yanımda olacağını biliyorum. dünyanın en kötü en saçma şeyini de yapsam yine beni anlar. ben ona karşı o kadar değilim, ortak arkadaşlarımız bana zaafı olduğunu düşünüyor :P

Tam olarak olmasada anlaşılabildiğini görünce insan seviniyor
Anlayan insanlar olmayınca yalnız hissediyor insan ayrıca anlaşılmayı beklemek nafile değil

oha, ilk soruya var dediğim için diğer sorular elimde patladı. Hiçbirini cevaplayamıyorum.

ekstra soruyu cevaplayayım; bir insan tamamen anlaşılabilir, bunun için birkaç yeterliliğin üst üste gelmesi gerekiyor sadece. Olur yani, teknik olarak mümkündür.

Yok, yalnız hissettiğim dönemler oluyor.

kişinin çok zaman kendisini bile anlamlandıramadığı bunu ben mi yaptım dediği zamanların olduğu bir duygu,düşünce dünyasında sizi sizden başka anlayacak birisinin olması çok zor.

aman olsa ne olmasa ne ben kendimi anlayamadıktan sonra.

Helikopterle mi gidiyorsun neyle gidiyorsun belirtsen iyi olurdu. O saatte araçla Pendik’ten 1.5 saate Florya’ya gidersiniz. Oradan Şişli de 30-35 dk sürer.

Sınav Pendik'te mi? Saat kaçta biter sınav?

Pendik'ten Kartal'a otobüsle, Kartal'dan Kadıköy'e metro ile, Kadıköy'den Beşiktaş'a vapur ile, Beşiktaş'tan da Şişli'ye dolmuş ile geçebilirsiniz. Minimum 1,5 saat, maksimum 2,5 saat sürebilir bu.

Pendik koprusunde metroya binip, ayrilik cesmesinde inin. Ayrilik cesmesinde marmaray aktarmali yenikapi son durakta inin. Yeni kapida metro ile haciosman metrosuna binin. Sisli-mecidiyekoy duraginda inebilirsiniz. Pendik metrodan sisli metroya 1,5 saatte gidersiniz. İnanin bu en iyi yol. 2.yol da pendik koprusunden 500t otobusune binip. 4.levent duraginda inip haciosman metrosuna binebilirsiniz. 500t trafikte cok problem. 4.levente 1,5 saatte vardigi zamanlar da oluyor ama marmaray daha guvenillir. Trafik derdi yok.

Trafi’den yazıp en pratik yolu bulabilirsin. Kolay gelsin.

Sigortan yoksa normal. Su yakmıyor o doktorlar, hastaneler.

ADAM YÜRÜYEMİYOR.

Tam aradığım cevaptı sağ ol hocam.

Başka var mı ilginç cevabı olan arkadaşlar? Gece gece hastanelerin su yakmadığını öğrenmek istiyordum.

sağlık bakanlığının hattı var arayıp sorun

Soru sizce normal mi?
Cevap: normal.

Sigortan yoksa hastane ücretleri elbette yüksek olur. Sen de hastaneye gidince bir fatura çıkıyor ama onu devlet karşılıyor çünkü vatandaşsın. Günlük 60-70 liraya çalışan bu kardeşimize sigorta yapmadıysa çalıştığı yer, yapacak bir şey yok. Gerçi ödemese de olur, kim takar borcu bizim memlekette.

Az bile. Amerika’da falan olsaydı hastanenin kapısından sigortasız girmenin maliyeti bu kadar.

Normal. Ameliyat olmuş ve hastanede yatmış. Geçen Makedon bir kız geldi. 2-3 saat acilde kaldı. Böbrek taşı vardı. Testlerin, röntgenin ve ağrı kesicinin maliyeti 1100 lira.

Baska sorunu vardir, sirf para kazanmak icin adami ameliyata almislardir. Cerrahlarin yaptigi klasik uckagit. Fiyat normal olmali, cok abarti gelmedi. Gecmis olsun bu arada.

valla sonuna kadar doğru söylüyorsun ve mantıklısın da bunu askerliğini şu an yapan ya da yapmış birisine söyle sana güler. askerlik mantıktan çok çok çok uzak bir olay. ne kadar mantıklı yaklaşırsan da o kadar komik duruma düşersin.

değişik olaylar. askerlğini yapmış olanların çoğu bana hak verecektir.

Idare göz yummasa devreciligin d si kalmaz. Kaldirmiyorlar çünkü insanları kontrol etmeyi kolaylaştırıyor. Komutan kendisi saglayamacagi disiplini üst devrelere bırakıyor. Alt devreler de bu sisteme pek ses çıkarmaz çünkü aynı şeyleri kendi alt devresine yapacağı günlerin hayalini kuruyordur o sirada. Bunların hepsini gördüm.
Bu arada yerine göre degisiyordur ama kısa dönemleri bu sistemin dışında tutuyorlar genelde.

Evvela onun adı mobbing değil. Askeriyenin kendi kültürü ve kuralları vardır. Devrecilik de eziyet etmek demek değildir.

Sen çaylak asker olarak tecrübeli askerin yapmayacağı angaryaları yaparsın, daha fazla nöbet tutarsın, içtimaya çıkarsın vs. Bunun bir adabı vardır zaten dozunu kaçırırsa üst devre bölük astsubayından başlar bunun denetimi. Alt devre üst devrenin botunu temizler boyar diye bir olay yok. Yapmaya kalkan varsa da bölük astsubayı verir ayarını onun.

İnsanlar askeriye kültürünü günlük hayatla bir tutuyor. Şöyle açıklayayım; terör bölgesinde tecrübeli asker ile çaylak asker arasında eşitlik olamaz. Emir komuta zincirinde tecrübeli personelin dediğini yapmazsan, burnunun doğrusuna gidersen mayına da basarsın, nöbette pusuya da düşersin, başına her şey gelebilir. Söz dinleyeceksin. Yat denince yatacak, kalk denince kalkacaksın. Askeriyede herkesin beyni olamaz, bir tane vücut gibi hareket edersin. Tecrüben arttıkça da ayak olmak yerine kafa olmaya başlarsın.

Çoluğun çocuğun emanet ediliyor evet. Askeriyede çocuğuna tecavüz edilemez, çocuğuna işkence edilemez, dayak yiyemez. Ama buna karşılık artık o bir asker bu da TSK'nın bir neferi demek.

Emir demiri keser. Kesmek zorunda yoksa bu ülke var olamaz. Bunun da temeli askeriyenin katı disiplininde yatıyor. Geceleri ağlayacaksın eğer zayıfsan. Demir gibi olacaksın. Yorulmayı, uyumayı falan hayatından çıkartacaksın. Acı duyan uzuvların körelecek. Askerlik böyle olmak zorunda. Bedelli de olsan o üniforma üstündeyken sivil değilsin. Askeriyenin malısın. Deal with it.

hocam Erzurum'da bir kışlada yıllardır yerinden kımıldamayan bir tank var. bildiğin paletli tank. tank bir gösteri sırasında arıza yapmış, tanka ceza vermişler. tank kışlanın girişinde duruyor. her yıl temizliği, bakımı yapılıyor ama asla yerinden kımıldatmıyorlar.

yani askeriye böyle bir yer, mantık vs. aramamalısın. neyse o, ayak uydurmak lazım.

Askerliğimi henüz yapmadım ama bunların hepsi eziklikten kaynaklanıyor aslında. Birincisi, askerde uzun dönemle kısa dönem karşı karşıya geliyor. Bir grup 20 yaşında, genellikle okumamış bir kesim. Diğer grup iyi kötü bir üniversite bitirmiş ve yaşça büyük bir kesim. Bu iki kesimi halı saha maçında karşı karşıya getirsen yine olay çıkar. Okumamışlar okuyanlara "okudunuz da nooldu, bak ot yoluyorsunuz" diye baskı yapar, dalga geçer. Okuyan da okumayana "okumadın, o zaman sürün" diye baskı yapar. Bu da sorun çıkarır.

Meslek olarak da sorun çıkıyor. Adam 10 yıllık uzman çavuş diyelim. Bir tane üniversite mezunu adam yedek subay olunca neredeyse çeyrek yıllık tecrübeyle ona yakın bir konuma geliyor. Bunu gören adam da deliriyor tabii ki. Adamına göre bu işler biraz da. Hakimsin diyelim. Adamlar dışarıda işe yarar diye seni savunabilir. Öğretmen isen dışarıda özel ders vermeni isteyebilirler. Bu yüzden sana daha az iş verirler. Bunu gören diğer askerler seni sevmez torpilli olduğun için. Zaten bu kadar erkeğin olduğu bir ortamda kontrolün bir şekilde sağlanabilmesi de garip bir olay.

@bos gezenin bunda sorun yok. tabii ki bir emir komuta zinciri olacak ama kasıtlı bir durum varsa bu eziyettir. geçen bir video vardı bedellilere şöyle böyle yapacaz diye. ne kadar mümkün bilmiyorum ama mümkünse bu vatan hainliğidir. gerekli durumda tabii bir emir komuta zinciri olur. yeni gelen angarya işleri de yapabilir. üst devre ne diyorsa yaparsın bunda sıkıntı yok. ama bir er başka bir erin ayakkabısını bağlıyorsa ya da başka kişisel bir iş yaptırılıyorsa bu emanete hıyanettir. askeri bir durumda emir verilebilir ama keyfi bir durum varsa bunda sıkıntı büyük.

Rahatsız ederlerse sıralı amirine gider komutanım bana mobbing yapıyorlar ivedi aksiyon almanızı arz ederim dersin sorun çözülür.

Askerliğin nasıl olmasına gerektiğine dair görüşler için Mustafa Kemal'in "Zabit ve Kumandan ile Hasbihal" isimli kitabını okuyun. Çok kısa ve internette pdf olarak var. Askerlik mesleği, subaylık, komutanlık esas olarak kıt'a'da başlar. Kıt'a, eğitim, kışla tecrübesi olmayan subay ve komutanlar her daim eksik kalırlar. Bu gözler "20 yaşına gelmiş adam, ailesi terbiye edememiş ben mi uğraşacağım amk, zorunlu askerlik en çok bize zarar veriyor" diye çemkiren askeri ataşe üst subaylar gördü.

Kışlaya gelen erlere nasıl muamele edilmesi gerektiği de çok güzel anlatılmıştır bu kitapta. Maalesef günümüzde özellikle subaylar kıt'a ve eğitim görevlerini ciddiye almıyor, angarya olarak görüyor, kendilerinin yapması gereken denetim gibi asli görevleri sürekli bir delegate etme çabası var. Devrecilik, sıracılık, mobbing vs.de hep bu ilgisizlik ve sorumlu kişilerin işini ciddiye almamasından kaynaklanıyor.

Devrecilik. Sıracılık. Ben diyarbakırda sur yanarken yaptım. İnan bu ikisi daha zorladı.

Redskull durumu daha bir şekilde ortaya koymuş.

Dünyanın hangi gelişmiş ordusunda bizdeki gibi kurumsallaşmış, içselleştirilmiş ve legalize edilmiş bir devrecilik/sıracılık sistemi var? Yukarıda çemkiren arkadaş bir zahmet kaynak göstersin.

@boz gezenin askere gitmedim duyduklarıma göre konuşuyorum. devrecilik eğer daha önce gelenin rütbeli olmasıyla, diğerlerini yönetmesiyse bunda sıkıntı yok. ama bahsedilen şeyler oluyorsa bu vatana ihanettir. bu adamlar mı vatan sever? merak etme askerlik koymaz bana. askerde karşılaşacağımdan daha zor bir hayatım oldu. 2 tane ot yoldum, izmarit topladım diye yorulmam. ama sırf kural diye de kimsenin köleliğini yapmam. eğer komutanlar da yeni askerin ezilmesine, kullanılmasına ses çıkarmıyorsa, kasıtlı olarak işi zorlaştırılıyorsa bu hainliktir.

Bizzat görmüş biri olarak tekrar söyleyeyim, devreciligin alt üst ile alakası yok. Devrecilik ile yaptırılan işler vatan hizmeti olan işler değil. Üst devre gotunu devirip yatıyor, alt devre onu işini yapiyor. Rütbeliler de alt devreyi idare etmek zorunda kalmadığı için rahat ediyor. Olay bundan ibaret. Resmi olarak da yasaktır ayrıca. Guzellemeler yapmadan önce biraz düşünelim.

@black mamba aynı rütbe dahilinde erler arasında daha önce gelenin daha sonra geleni "yönetmesi" diye bir uygulama da yok. Böyle bir kıdem sistemi yok resmiyette. Böyle bir uygulamanın kesinlikle olmaması gerekir. Bunların hiçbiri mevzuatta yok. Yüzbinlerce subay, astsubay, uzman erbaş zaten bu görevler için istihdam ediliyor.

Link hatalı çıkmış düzeltelim goo.gl

@bos gezenin bos ustasi

Mevzuatta yeri olmayan keyfi uygulamaları "kulağından testesteron fışkıran bebeleri" kontrol altına almak gibi gerekçelerle meşrulaştırmak doğru değil. Bu arada askerliğimi yaptım 5.5 ay. Bazı yabancı ordulara ilişkin göndermiş olduğun bilginin protokol ve öndegelim bağlamında seremoniyal bir karşılığı olabilir, ancak bizdeki kurumsallaşmış devrecilik ve sıracılık sistemi ve kavramıyla bir benzerlik arzettiğini düşünmüyorum. Bahsetmiş olduğun kaynaklarda da bu yönde bir bilgiye rastlayamadım.

Hala kurumsallaşma diyor ya. Abicim sen KD olarak zaten o hiyerarşinin dışındasın. Bir er bir başka ere emir veremez yetki devri haricinde. Yetki devri; emir komuta en üst devrede diyip gidince komutan o kişi senin komutanındır idari amirindir. Bak devlette de böyle bu iş.

Şimdi bunun haricinde konuşuyorum; askeriyede her şeyi kağıt üstündeki gibi uygulayamazsın. Evvela bu en alt kademedeki askerin aleyhine bir durum. Askeriyede bir günlük takvim vardır. Kalk saati 5'tir, yat saati 10'dur mesela. Ama bölük 7'de kalkıyordur. Buna müteakip komutan der ki benim çocuğa özel ders ver. Yok deme hakkın var mı? Var. Dersen ne olur? Kalk saati 5 olur. Her hafta gece tatbikat olur 8 tane g3 dolu şarjörü ile çift plaka yelekle dikenli tepelere tırmanırken bulursun kendini.

Alakasız bir yerde askerlik yapıyorsundur. Komutanın yazılı olmayan kurallarına riayet edersen bölük olarak 12 kule değil 6 kulede nöbet tutulur diğerlerine korkukuk koyulur. Rahat edersin. Yoksa hepsine 24 saat nöbetçi diker, dinleneceğin zamanlarda da götürür çukur kazdırırlar, talim poligonunun otlarını yoldururlar, ağlarsın.

Devrecilik de bunun bir parçasıdır. Sadece askeriyede yok. Çevik kuvvet'te, jöh'te, pöh'te, özel kuvvetlerde, amfibi komando birliklerinde, yunuslarda her üniformalı ve ciddi iş yapılan goygoy olmayan yerde vardır devrecilik. Olmazsa o işler yürümez. Anladın mı? Şirket değil orası. Maaşlı çalışan bile olsan karşındaki astın sana maaşımı sen mi veriyorsun da seni dinleyeyim ayağı çeker, devrecilik bunun önüne geçer. Yoksa kimseye hiçbir iş yaptıramazsın.

askerlik maalesef böyle. vahşi yaşam, orman kuralları var. ama yine de askerlerimiz birbirine destek oluyo. birlik iyiyse. komutanlar kendi derdine düşmüş. askerlerine ilgisizler.

edit: ek olarak acemi ve boş gezenin boş ustasına katılıyorum.

@bos gezenin kısa dönemin hiyerarşinin dışında olması bir şeyi değiştirmez. uzun dönem için de eziyetse yanlış.

eğer bir komutan bu ülkenin askerini rahat ettirebilecekken sırf kendi kişisel işlerini yapmadı diye ona zorluk çıkarıyorsa vatan hainidir. elimde yetki olsa meslekten atar, en ağır şekilde yargılardım. çocuğuna ders anlatması karşılığında askerin zaten yapması gereken bir işi yapmamasını sağlıyorsa yine vatan hainidir. askeri kişisel hizmeti için kullanıyordur. oraya korkuluk koyulması bu ülke askerini daha rahat ettirecekse koyulmalı. bu insanlar yeri gelecek saatlerce çatışmaya girecek. bu askerlerin yaşam şartları komutanın keyfine göre belirlenemez.

aynı şekilde yapılması gereken bir şey varsa yapılır. daha önce gelen tecrübelidir, amirdir bunda sıkıntı yok. bu devrecilik böyle bir şeyse eyvallah. ama askere eziyetse, durduk yere ot yoldurmaksa orada yanlış var. insanlar bu ülkeye hizmet için askere gidiyor kalkıp oradaki erin, komutanın köleliğini yapmaya değil.

Merak etmeyin beyefendi.amirler mehmetciği mehmetçiğe ezdirmezler. Böyle birşey yok. Turk askerinin guzel vasiflari kazandirilmaya calisilir. Mesela Birlik beraberliği öğrenirler. Silah arkadaşlığını öğrenirler. En önemlisi sabri ve mücadeleyi öğrenirler.

Benim koğuş herhalde başka bir ulkedeydi

Şu vatan hainliği lafını her cümlede kullanıp da anlamının içini boşaltmayın. Doğrusuyla yanlışıyla askeriyedeki düzen budur. Bunu ne sen ne ben ne de bir başkası değiştiremez. Bu milletin evladıysan %99 o sistemin bir parçası bir günlük de olsa olacaksın vakti gelince. O nedenle tadını çıkart derim.

@boz gezenin eğer biri kim olursa olsun ülkenin kaynaklarını kendi çıkarları için kullanıyorsa vatan hainidir. bu kaynak insan kaynağı da olabilir. kimse oraya komutana, üst devreye hizmet etmek için gitmiyor. varsa vatana hizmet edilecek bir iş seve seve yaparız. ama onun dışında başkası için çöp taşımam. bir komutan çocuğuna ders anlatmadı diye askerin işini zorlaştırıyorsa burada sıkıntı vardır. yoksa belli bir emir komuta zinciri olur. o yanlışıyla olan şeyler büyük sıkıntı işte. eğer analar babalar evlatlarını emanet ediyorsa kollamak zorunda.

eğer böyle bir durum yoksa sıkıntı yok. ben duyduklarımı merak ediyorum sadece.

Askerliğin temel kuralı tuvalet kapılarında yazılıdır genelde: torun torun, ötmesin borun. Öterse borun,

:)

dediklerin ayrı ayrı şeyleri içeriyor, ama sen hepsini tek bir potada eritip vatan ihanet sonucu çıkarmışsın.

o video bir disiplin sorunu ve büyük bir güvenlik zaafiyeti. inşallah gereği yapılmıştır. ben yedek subay olarak yaptım askerliği, rdm subayıydım, rdm subaylarının disiplin koyucu bir konumu yoktur ama ceza/yaptırım neyse göze alıp o videoyu çekenlerin anasından emdiği sütü burnundan getirirdim. çünkü yaptıklarının nelere yol açabileceğini bilmiyorlar. yasak malzeme (telefon) kullanıyor olmalarının dışında suç isnat edilebilecek bir sürü şeyi içeriyor davranışları. iç hizmet yönetmeliği anlatmaya üşendiğim için yazmıyorum tek tek. şu an senin bu konu üzerinde düşünüyor olmanın sebebi de onlar. neyse, söylediklerin ayrı ayrı şeyler derken kastettiğim ilk şey buydu. bunu ayır.

1- tahminim hiçbir yerde uzun süre çalışmadın.

şöyle:
işyerinde ast-üst ilişkisine bile gerek yok, aynı pozisyonda çalıştığın biri; sabah ya da bir önceki akşamdan aradı/mesaj attı. bir kargo paketi var ve bir sebeple (çocuğu okula bırakacak, bir hastalık durumu var, kargo yanlış şubeye gitmiş vb.) alamıyor, sana da diyor ki "kardeşim durum böyle şöyle, senin de yol üstü bildiğim kadarıyla, alır mısın?" birkaç defa hayır deyip, bahaneli ya da bahanesiz, sonra o adama işyeri içinde işin düştüğünde kolaylıkla yapılabilecek bir şeyi kuralına milimetrik bir şekilde uygun haliyle ister de işini zorlaştırırsa mesela; buna mobbing diyemezsin. üstün, patronun olsa da aynı şekilde.

2- kendi özel işi için kullanmak muğlak bir itham.

alay komutanı odasında, çalışıyor, ya da sigara içiyor vb. bitti sigarası, ya da adamın canı dondurma çekti. şimdi "bu benim özel işim" deyip kantine habercisini göndermez de kendi giderse birliğin düzeni bozulur. çünkü onun geçtiği her yerde herkes hukuken esas duruşa geçmek zorunda, bütün işler duracak. asıl kalkıp kendi giderse büyük bir usulsüzlüğe yol açmış olacak, çünkü sürekli ortalarda dolaşan bir alay komutanı kısa vadede birliğin stres düzeyini artırır, uzun vadede kendi otoritesini zayıflatır.

ama bu kışla şartlarında böyle.

operasyondalarsa hem yakın bağ kurup hem emir-komuta zincirini de sarsmamak durumunda. onun işi daha zor.
vb.

3- "askerlik yapmayacağım zaten..." ifadeni sonradan gördüm, daha yazacaktım da boşa gidecek. özetle @boş gezenin boş ustası doğru söylüyor.

1- ikisi sence aynı durum mu? bir iş arkadaşım benden bir şey isterse bunu seve seve yaparım. yarın bir gün işimin düşmesi de gerekmez. yine aynı şekilde bir insan çocuğuna ders anlatmamı isterse seve seve anlatabilirim. komşu çocuklarına anlatmıştır herkes sanırım. komutan da isterse böyle bir şeyi yapabilirim. ancak burada emrivaki bir şey varsa o bulunduğu konumu kullanmak olur. tabii kişisel olarak kendisine yardım etmeyen bir askere o da kolaylık sağlamaz. bunda yanlış bir şey yok. ancak bilerek angarya iş çıkartıyorsa bu makamını kullanıp çıkar sağlamaya çalışmaktır. yanlış olan bu.

2- şu entry'i oku istersen. bu askerin yaptığı vatana hizmet midir? askeri böyle kişisel keyfi için kullanmak doğru mudur? rüşvet almaktan, yolsuzluk yapmaktan, devletin kasasını boşaltmaktan ne farkı var? o kadar büyük bir şey değil ama az da olsa aynı durum. zaten komutanların yazıcıları var sanırım. bu tarz ufak tefek şeyler belki olabilir ki o da yanlış. koskoca komutan dondurma yemese ölmez. kalksın kendi alsın o zaman. yazlıkta asker karısının ev işlerine yardım etmek ufak tefek işler midir?

eksisozluk.com

3- eskiden bedelli çıksa da askere gidicem diyordum. bir kere bu ülke insanını tanımak istiyordum. askerde farklı kesimlerden birçok insanla bir araya gelecektim. hayatım zorluklarla geçti. geriye baktığımda hepsi bana çok şey katmış bunu görüyorum. askeriyedeki zorluk da koymaz bana. güzel bir tecrübe olurdu. ancak komutanın karısının ev işlerine yardım etmek vatana hizmet değildir. askere gitmemi küçümseyen bir tavrını sezdim anlatsam da boşa gidecek diyerek. komutan karısının ev işlerine yardım etmek mi vatana hizmet? komutan yazlıkta yan gelip yatsın diye 8 saat ağacın altında nöbet tutmak mı vatana hizmet? bunu yapan komutanın gözümde yolsuzluk yapan insandan farkı yoktur. ülke kaynağını kişisel keyfi için harcıyordur. çok meraklıysa özel koruma tutsun.

Nerde yaşıyorsun? Eğer istanbul'sa otomatik olsun

Ankara’da kullanacağım

Ankara’nın o yokuşlarında kesinlikle otomatik.

Hem otomatik hem de hill holder ozelligi olsun

Bütçe 40.000 tl'nin altındaysa manuel daha mantıklı. Otomatik vites zengin oyuncağı. 3 4 ayda manuele alışırsın.

İstanbul’da trafiği ve yokuşu olan yerde işe gidip gelmek için manuel kullanıyorum. Keşke otomatik olsa dediğim ancak çok uzun süren dur kalk trafikte oluyor. Onun dışında manuel kullanmak gayet zevkli. Bütçe sıkıntısı varsa hiç boşuna yorulmuş otomatik araba alıp kumar oynamayın.

@signore bütçem 40bin civarında. En fazla 42-43 olabilir.

otomatik varken ozellikle buyuk sehirlerde manuel'i napacaksiniz; kac yildir otomatik kullanirim buyuk rahatlik her anlamda

otomartik de kullandim duz vites de kullandim. benim acimdan bir farki yok. 10 yil istanbulda duz vites kullandim hhic de ayagim vs kopmadi. insanlar biraz abartio bana gore. otomatik vites hhem daha pahali olur hhem de daha hassas olur ariza vermeye daha yatkindir. tamiri de daha masrafli olur. otomatik vites alacagin paraya bir ust segment daha yeni ve donanimli bir araba almayi tercihh ederim. ayrica her markanin otomatik vitesi de kullanilmaz bazilari cok dandik oluyor ve hem yakit hem performans noktasinda insani sogutuyor. eger otomatik vitesi iyi olmayan bir marka alacaksan hic alma daha iyi. bir de bazi durumlarda otomatik vitesin tepki vermesi daha gec oluyor. bu da ani hareket etmen gereken yerlerde kaza yapmak ile yapmamak arasinda gidip gelmek demek.

butcen cok dusuk o paraya duzgun otomatik vites araba olmaz bence. ben olsam manual alirdim. iki-uc haftaya alisirsin debriyaja. zaten bir sure sonra artik elinin ayaginin bir uzantisi gibi oluyor debriyaj ve vites. hhic dusunmuyorsun ve farketmiyorsun bile vites degistirdigini vs

bahsettiğiniz değer km değil knot olmasın?

basınca çok yakıyo olabilir

knots'dur o km olsa (havada) duramazdı

sizin gördüğünüz sürat yer süratidir. rüzgara göre değişir. uçağın sürat limitleri ile alakası yoktur. uçaklar düz uçuşta genelde aynı süratlerle gitmesine rağmen rüzgarın geldiği yöne göre sizin orada gördüğünüz yer sürati farklı olur.

irtifadaki sürat birimi knot değil mach number'dır.

Normal falan değil. Cruise fligt da oyle hiz olmaz yanlış gormussundur. knottur dedikleri gibi.

iç hat uçuşlarında istanbul-ordu giresun arasında çok uçtum
ilk kalkışta normal hızla 500-600 yapıyor
sonra da motorun sesinden de anlaşılacağı üzere gazı köklüyorü, normalde bu hat 1 saat 45 dakika iken 1 saat 10 dakikada inmiş oluyor, hatta buna güvenerek geç kalkışlar çok yaygın..

O hizlar knot... km/h'a cevirnek icin 1.853 ile carpin.

Tirmanistan sonra gazi koklemek diye bir sey yok, tam tersi.

mensa testiyse beni de alsinlar 132 cikti sakhbngsajgnklsa

evet 100% gerçek. aslında sen üstün zekalısın fakat bu ülke kıymetini bilmiyor.

tutuklanmakla mahkum olmak farklı şeyler.

Tutuklu yargılanmasına karar verildi. Henüz hüküm yok.

Atatürk'e hakaretin cezası 1 ila 3 yıl arasında. İyi hâl, şu bu derken bu ceza 3-5 aya düşecektir. Onun da hükmün açıklanması geriye bırakılarak infaz edilmeyecektir.

Sanık muhtemelen ilk duruşmada tahliye edilecek yani.

ceza alması saçma, ama alacaktı birşeyler.

6 ay ve fazlası sicile işleniyor.
komik bir ceza alıp zafer pozu bile verebilir.

ibret olsun diye bir tutuklama. twitter'dan: "s.i.'nin tutuklanması= atatürkçülerin gazını alma + vakitsiz öten horozun başını kesme" yorumu yapmıştı birisi.

seçim de bitti ama bu tür çıkıntılık yapanlara fırsat verilmeyecek sanırım. ama fesli vatandaş hala el üstünde, tuhaf bir durum yani.

oluşan infialden dolayı tutuklama yapıldı. muhtemelen yakında serbest kalır. sembolik bir ceza alır, ertelenir vs bu konu da böylece kapanır.

memur falan da pekala olabilir, hatta şansı artmıştır bile.

nightcrawler

edit: you were never really here da biraz hatırlatmıştı bana fakat tam drive havasında değil o. arkada kavinsky çalarken abimiz güzel güzel araba kullanmıyor falan ama atmosfer olarak güzeldi. bu arada drive'ın yönetmeninin diğer filmleri de çok iyidir.

Nice Guys

Karşılar mı bilmiyorum thief (1981)

Baby driver?

kesin Nightcrawler
kesin The Place Beyond the Pines

belki Only God Forgives
belki Nocturnal Animals
belki Prisoners

Pasaport gerekmiyor.

kimliğin ile hudut geçiş belgeni kullanacaksın. hepsini acemide halledecekler, sen merak etme.

Sevk belgesi çıkıyorsa bal gibi alırsın. Askerlik için yazdığın istifa dilekçesine ek olarak sevk belgesi koydun mu tamamdır.

tamamen hayata yaklasimla alakali bir sey.

biri diyor ki bugun 3 bin lirayi dogru degerlendirip emekliligimde / gelecekte 30 bin olarak yerim.

oburu de diyor ki kicimin killari kadayif olduktan sonra 30 bin olsa ne yapayim gec yaslar geri gelmez bu yasta gezip tozmadiktan sonra anlami yok diyor.

sen hangisiysen onu yapacaksin yani.

Benim açımdan değmez. Çok zengin biri değilim, bu sebeple yaşadığımız ülkenin şartları da göz önüne alındığı zaman 3 gün için 3 bin liralık tatil benim için lüks sayılır bugünlerde. Daha önce çok gezdim, 3 gün için 3 bin liradan daha fazla harcadığım zaman da olmuştu ama şu ekonomik durumda böyle bir hareket yapmamak lazım bana kalırsa.

herkes bütçesine göre seyahat etmeli. ama seyahat etmeli. gelecek gelmeyebilir ya da geldiğinde bitki olmuş olabiliriz. o yüzden her anın tadını çıkartabildiğimiz derece çıkartmalıyız.

3 bin lirayla ne yatırımı yapabilirsin ki? hangi derdine derman olacak? giyecek ayakkabın yoksa, akılsız telefon kullanıyorsan, çamaşır makinen dandikse o zaman onları alırsın da; eksiğin yokken sırf yatırım için saklamaya değmez. dönünce her ay 100-200 koyarsan onunla yatırım yaparsın, içinden gidip gezmek geliyorsa gez.

yalnız, 4 binden aşağı tutara 7 gecelik italya gezisi planlanabiliyor, 3-4 gün kalışta temel standartlar tutturularak(çadırda kalmak otostop çekmek gibi şeyler yok) daha az harcayabilirsin. ya da tam tersi, o paraya 1 hafta gezebilirsin. 1 kişi için söylüyorum tabii.

"sonra yaparim" dediginiz pek cok seyi "sonra" yapamama olasiliginin tedirginliği yerine "yaptim oldu" demek bana daha mantikli geliyor.

ama bahsettiginiz tutara gercekten gereksinim duyabilecek bir durumdaysaniz, kenara atmak daha mantikli olabilir.

asdkjdfl şu an tam da bu ikilemdeyim. ama benim kriterim en az bir haftayı her şey dahil ve aşırı lükse kaçmadan 5k ile çıkarabilmek.

ek: 2 kişi için tabii.

Dolar 4,10 iken 20gün 8000tl harcadım. Dolar olarak saklasaydım çok kardaydım :D
Ama bu kadar mutlu olur muydum? Asla.

Üç güne 3000 vermek kerizlik. O parayla gençseniz üç hafta gezilir.

3 gün için 3000 harcamam diyenler galiba leylek sırtında yurtdışına çıkar sokakta yatarım diyor.

Aslına bakarsan "vize, yol, yeme, içme, gezme ve alışveriş" kapsamlı 3 günlük bir yurt dışı gezisi için 3 bin makul.
Bunları kalem kalem yazdığında her biri için düşen para hiç de öyle fazla olmayacak çünkü.

Yine de gün sayısı az 3 gün için 3 bin verirken içim acır (olsa biriktirmek yerine veririm o ayrı çünkü gezmek görmek yemek benim için yatırımdan daha kıymetli) ama atıyorum 7 günlük bir gezi için 6-7 bin versem içim acımaz.
Saçma oldu ama anlatabildim umarım.

Motivasyon sorman, "değer mi" demen sanki öyle bir şey okuyayım ki içim rahat vereyim parayı der gibi olmuş.
Sanki içinden gitmek geliyor ama bir yandan da kararsızsın ve ikna edilmek istiyorsun.
Böyle hissettim.

Şöyle düşün;
-3 binle ne yatırım yapacaksın? Bu parayla alacağın şey ileride senin için kurtarıcı mı olacak?
-Yoksa kenara atıp üzerine para eklemeye mi başlayacaksın?

1. ise düşünmekte haklı olabilirsin ama 2. ise gezip görmek çok daha iyidir. Parayı nasılsa sonra yine ayarlar atarsın kenara.

yurtdışı gezisi tek tutkusu olan biri olarak durumum olmasa da bu tarz paraları harcıyorum. tabi bu demek değil ki hiç birikim yatırım yapmayalım. yatırım da azcık da olsa yapmaya çalışıyoruz. orta yolu bulmak lazım. ama yurtdışı merakı olmayan yatırım yapsın tabi.

Yurt dışı gezileri şu dönemin modası. Amaç gezmek falan değil, instagramda fotoğraf paylaşmak. Çok iyi ingilizce bilmiyorsan seni gittiğin yerde gezdirecek biri de yoksa zaten 3 günde hiç bir şey yapamazsın. Başka ülkelerde yaşayan gençler deli gibi geziyor ama gelir seviyeleri bizden iyi ve para birimleri bizden 5 kat değerli.

hangi ülkeleri "düzgün" olarak tanımlıyorsun bilmiyorum ama mesele vizesiz olarak Belgrad'a 1 haftalığına gidip yalnızca 1000 lira falan da harcayabilirsin.

soruya genel cevap da, binlerce lira para biriktirip eve falan yatırım yapacağıma gençken gezmeye harcarım çok daha iyi.

eğer daha önce gidilmediyse bir yerleri görmek önemli ancak türk lirası kazanan biri için şuan biraz lüks oluyor. yani avrupayı düşünürsek belli başlı yerleri görmek gerçekten biraz da olsa bakış açısı değiştiriyor. ama her solucan deliğine girmek biraz saçma yani özellikle avrupada bir süre sonra nehir tepedeki kale ve büyük bir kiliseden öteye gidemiyor.

Genelde böyle aşırı ve uygunsuz bir yüklenme esnasında bu meredin tohumları atılıyor ve kindar, sinsi bir şekilde yıllar yılı artarak devam ediyor. Atlet çok önemli mesela. Büyüklerimizin sürekli dediği o içlik olayı çok önemli. Bende atlat varsa ağrı yok, atlet yoksa ince bir sızı var. Atleti de giymek yetmiyor, içine sokacaksın ki etkisi olsun. Yatarken mesela. Gaffur gibi yatacaksın ki sabah bel ağrısıyla uyanma. Atlet kullanmadığım için ben ağrıdan şikayet edemiyorum. Doktora gidersem de fıtık başlangıcı, sporu bırak gibi şeyler söyleyeceğinden korktuğumdan gitmiyorum. Bi gitsem boşu boşuna acı çekiyomuşum diycem belki de. Salaklığıma doymayayım diye hayıflanacağım. Ama ihmalkarlık bunu gerektirir.

Doktora kesin görünün bence.

ben de zamanında sporda bi ağrıtıp geçirmiştim ama bir sene sonra fıtıklı falan oldum. İkisi birbiriyle çok ilişkili diye düşünme, o kas spazmıydı şimdiki başka olabilir veya şimdiki de aynısıdır biraz daha beklersen geçebilir. bence de bir doktora görün. geciktirmenin hiçbir faydası yok.

Öncelikle doktor değil, yarı-profesyonel fıtığım.

Ufak testler olarak,
1- Yere sırt üstü yat, dizini kırmadan önce bir bacağını kaldır (birisi senin yerine eliyle kaldırırsa daha net anlarsın) ağrı yoksa onu indirip sonra diğer bacağını kaldırmayı dene. Bunları yaparken 90 dereceye varmadan, alt sırtında batma şeklinde ağrı oluşuyorsa disk problemiyle ilgili bir işaret olabilir.

2- Ağrının merkeze alınması (centralization of pain) eğer disk problemin varsa resimdeki hareketi yaptığın zaman ( i.ytimg.com ) o bacaklarına doğru olan garip hislerin bir süreliğine yok olduğunu göreceksin. Hareketi yaparken pelvisi yerden ayırmamaya çalışarak popoyu sıkacaksın, bu pozisyonda 10 a kadar sayıp yüzüstü yatacaksın, 5 saniye dinlenip tekrarlayacaksın. 5 tekrar yap ve ayağa kalk, bir bak bakalım o bacaklardaki garip hisler yok oldu mu?

Bir de bacaklarda ağrı demişsin. daha çok yan ve ön, bunlar dizden yukarıda mı dizden aşağıda mı?

@onemoremile atlet bence de önemli ama giymiyorum. gece yatarken mesela tşörtümü içime sokarsam ağrı azalıyor :)

@okumayı sevmeyen okur dediklerini eve gidince yapıp test ederim ama şöyle bir şey var. 1. adımda anlattığın egzersizde ben normalde de bacaklarımı 90 derece kıramıyordum. yoga yapmışlığım var ve dizlerimi kırmadan yapamıyordum onu. en azından uzun süreler. ama denerim.

bacaklarda ağrı genellikle uylukların yanı ve önünde oluyor. dizden aşağıda çok olmuyor. dün sanırım sağ baldırımın yanında da olmuştu ama çok az.

bir de mesela sandalyede otururken dizlerimi kırmadan bacaklarımı kaldırmaya çalışınca belimde ağrı oluyor. başlarda daha şiddetliydi şimdi biraz hafifledi.

ofisteki sandalyeme bel yastığı almıştım o da çok rahatlattı.

Beyin ve sinir cerrahisi doktoruna gideceksin. Bir mr çekilir ondan bakılır neymiş sorunun.

Fıtıksa yürü yüz pilates yap rahatlarsın. Hiçbir zaman iyileşmez ama ben de 2.5 sene teşhis almıştım bu dediklerimi yaptım şimdi hiçbir şikayetim yok.

(bkz: a quiet place)
(bkz: don't breathe)

bunlar çok iyi. bir tane de bunlar kadar olmasa da iyi olan vardı ama adını unuttum. ormanda geçiyor, virüs var insanları öldürüyor, bir aile orman evinde dışarıdan birilerini eve alıyor, sonra olaylar gelişiyor; bilen yazsın.

doğaüstülü the witch var ama jumpscare'i çok olmadığı için bence şans ver, bu da güzel geriyor.
doğaüstülüğü günlük hayat çok basit işlenmiş raw var, ona da bak derim.
bir de şu
(bkz: Ich seh ich seh )

bruce'un dediği film it comes at night

hayaletsiz yaratıksız korku filmi son zamanlarda hiç yok desek yeridir, o yüzden birkaç sene eskiye gidicem:

kill list
the visit
bone tomahawk

bu da çok meşhurlardan:
get out
split

a quiet place+1
Son zamanlarda izledigim en iyi korku filmi It follows'tu.2015 yapimi ve cannes film festivalinde baya begenilmis bi film.hic bisey gostermeden insani bu kadar geren bi film gormemistim.izlemediysen kesinlikle izlemelisin.

bence a quiet place de, don't breathe de, get out da, split de kötü.

the visit iyi. as above so below bayağı güzel. the boy iyi. marrowbone güzel.

benim ömürlük favorim sinister.

vvitch izledim fena değildi

don't breathe, ich seh ich seh, get out +1, the visit yazılmış ama komedi-korku türünde o, ama iyi filmdir size ters bi tür değilse. yazılmamışlardan aklıma gelen the neon demon'ı da epey sevmiştim ben.

a quiet place doğaüstü yaratıklı film, doğaüstü yaratıklardan kaçmak üzerine kurulu direk ama bunu belirten olmamış.

Evde bira, likör. Bu kadar.

a- evde yapmak
b- fiyatlar yansımadan stoklamak
c- kıbrıs

Duty freeden alıyorum ben sürekli alma imkanım var. Ayıptır söylemesi daha birkaç saat önce 1lt absolut aldım 88tl.

Ben tovbe ettim. En saglami.

yıllardır kuru takılıyoruz. sıfır kalori ve bambaşka kafa.

Lanet olsun Carl! diyorum.hadi birayi,likoru evde yaptik ya viski, rom, tekila :( yurtdisina gidecek arkadaslara selamlar.

bira.house

Fringe

Fringe

Utopia önerirdim.

netflix'de dark var ilgi çekebilir.

Westworld

Dark

Lost'un sonunu da beğendiyse leftovers, o da lindelof dizisi.

Fringe

Dark

atatürk hava alanından esenler otogara metro ile git.

esenlerden de istanbul seyahati bul(pamukkale değil) otobüs kalktıktan ortalama 1.5 saat sonra çorludasın. alırı trafik olursa 2 saat

çorluda orionda veya çorlu otogarında inebilirsin.

orionda inersen servisler var, büyük ihtimalle gideceğin yere gider.

çorluya geleceksen böyle, tekirdağa gideceksen eğer tekirdağ arabasına bineceksin istanbul seyahattan onun servisini ıvırını zıvırnın bilmem bem.

buralarda tökirdağlıları pek sevmeyiz.

Metroyla Şirinevler, metrobüsle hadımköy. Oradan çorluya giden servisler çetur vardı bildiğim.

sıcakta mı tutuldu? dolapta mı?

sıcakta tutulduysa içme. Soğuktaysa göm, bişi olmaz (ytd)

Hiçbir şey olmaz.

Ne sıcağı ne soğuğu çay dediğin bildiğin ot. İç bir şey olmaz.

@catch the arrow

içinde şeker yok yani? şeker bakteri üretmez yani?? bakteri fazlalığı hastalığa sebep olmaz yani???

buz dolabında değildi, oda sıcaklığındaydı.

Ben olsam tereddütsüz içerim.

Hdp bile iyi partiyi gecmis yanlis gormediysem. Zaten asarim keserim tavirlarindan hic hoslanmiyordum, iyi oldu.

6 aylık parti yılların Kürt hareketinden az oy aldı diye başarısız mı oldu yani? sizin analiz kabiliyetinizi sevsinler. Ha bir de parti kurulurken manifestosunda akp’den oy alacağız yazmış meğer de haberimiz yok.

evet, başarısız oldu. sevsinler bakalım. manifestoda yazması önemli değil. akşenerin açıklaması yok mu rte karşısında ince'ye nazaran benim şansım daha yüksek diyen? buyur. %6 oy aldın. çok başarı

Aklımızla dalga geçiyorlar. Kim bilir ihaleyi kim aldı da yapti, bu ismi koydu. Yüksek fiyattan bize kilitledi.

ya bu is olsun die sacma sapan bisey

o oy konterniri streclenirken partililer orada miydi

oradaysa ucak bagajinda oylarin deismedigi ne malum

burada maksat güvenli olması değil açılması için 5 kişinin orada bulunması gerekliliği.

kilitlerin üstünde parti isimleri yazıyor sanki (bir tanesinde mhp yazdığı görülebiliyor).
bu kilitler adayları ya da parti temsilcelerini simgeliyor olmasın? Yani basit bir metafor.

bu haberden bağımsız olarak, haberler izleyicilerin aklı ilke dalga geçecek denli haber yapıyorlar.

Gitme. Senin yüzmen lazım.

Sadece kardiyo calisacaksan yavaş tempolarla sorun olmayabilir ama fitness yapacaksan ağırlık da kullanacağın için sağlığını tehlikeye atmış olursun. Yüzmek daha iyi gelecektir bence de.

bir süre yüz, yürüyüş ve pilates yap. maksimum altı ay içinde fıtık olduğunu unutursun bile.

2. hdpye asla oy vermem.

@valentinov, acik olmasi icin soruyorum: AKP'ye muhalifim ama HDP %10 barajini gececegine AKP meclis + baskanlik her seyi alsin mi diyorsun? Yoksa oy vermem ama baraji gecmelerini ve AKP cogunlugunu bastirmalarini (yani meclisin baskani veto etme yetkisini korumak) isterim mi diyorsun? Yoksa oy vermem, baraji da gecmelerini istemem, oyle olacagina AKP tum yonetimi alsin, ulke ile ilgili her karari her degisikligi tek basina yapacak guce sahip olsun mu diyorsun? bunlar arasindan hangisi onu merak ediyorum daha cok.

hdp'ye oy vermem. siyaset sahnesinden silinmelerinin, partilerinin kapatılması gerektiğini düşünüyorum. parti yöneticilerinin ve üyelerinin hareketlerinin sürekli takip altında tutulması gerektiğini zira her an bu memlekete ihanet edebileceklerini düşünüyorum. hoş hali hazırda ihanet içindeler.

Birazcık anlayarak Nutuk okusak tüm sorun çözülecek.

abi hdpye neden oy vermezsiniz diye sormuyorum, yukaridaki senaryolardan hangisi daha mutlu eder diyorum.

Hdpye oy vermemem akpyi çoğunluğa getirecekse getirsin. İşin diğer kısmından bağımsız bir şekilde ne olursa olsun hdpye oy vermem. Kendi seçmenleriyle de barajı geçmelerini istemem.

Ben CHP'liyim. Ama bu seçimde saçma sapan milletvekili adayları yüzünden parlementoda iyi parti cb de ise ince diyeceğim.

teröristlerin meclise girebildiği ülke batsın zaten, seninleyim reyis.

Bu ulkeyi dinciler degil sabit fikirliler batiracak :D

Söylemekten utanıyorum ama 1.

Hdp geleceğine akp gelsin daha iyi. Teröristin işi yok mecliste.

Hdp geleceğine akp gelsin daha iyi. Teröristin işi yok mecliste.

Hdp'ye oy vermem, milliyetçiyim. Meclis çoğunluğunun bir olayı yok mevcut düzende. İnce'ye oy verecem. İnce seçildiği sürece isterse akp full çeksin sandalyede farketmiyor. KHK yapıştır geç durumu zaten an itibariyle, bundan kötüsü olamaz. Kaldı ki hdp barajı geçer kendi kürt oylarıyla.

Hdp’ye oy vereceğime %100’ü akp olan meclis tarafından yönetilirim.

Canlı bomba taziyelerini, pkk kucaklaşmalarını, heykel dikeceğiz iddialarını unutacak halimiz yok. Gidin bilinçsizlere kesin bu rolleri.

üstteki kendisini üstün gören bireye hitaben:

Kürt milliyetçiliği yapan partiye oy verince bir b.k mu oldun? Gidin başkalarından oy dilenin. Hdp baraj altı kalmasın ve tatava yapma bas geçten ibaret işte sizin demokrasi anlayışınız.

Ben vermem, benim oyum kıymetli valla öyle biri baraj geçsin öbürü bilmem ne yapsın diye ziyan edemem. Paşa keyfim ne isterse oraya atarım oyumu. O dediğiniz partide çalışsın geçsin barajı bana ne. Elin adamı diyar diyar geziyor valla memleketi

Baraj ya da başka bir sebep, hiçbir şey hdp ye oy vermemi sağlayamaz

okudugunu anlama guclugu cekenler icin tekrar:

neden vermeyeceginizi sormuyorum / bununla ilgilenmiyorum, seceneklerden 1 mi 2 mi veya A mı B mi tercihiniz onu soruyorum, 2. tur secimleri sonrasi hangisi daha mutlu eder?

hdp ye oy vermeyecek olmam sabit + hdp nin barajı geçmesini tercih ederim + iki seçenek de mutlu etmez.

bir de sorunun muhatabı olan insanlar açısından sorunun olması gereken şeklinin, iki seçenekten hangisi mutlu eder yerine hangisi daha az rahatsız eder olması gerekir diye düşünüyorum.

@wilhelmwasmuss, haklisin "hangisi daha az rahatsiz eder" desem daha iyi ifade etmis olurdum. hatta editleyeyim.

o zaman şöyle cevap vereyim. İki durumda umurumda olmaz ama 2. sini tercih ederim. Zaten diğerleri dövüyor hdp yi mecliste. Hem ne kadar çok parti o kadar iyi

Vekil secimlerinde niye bir bagnaz gibi dusunulmemesi gerektigini meral aksener aciklamis

‪eksisozluk.com‬

ben şimdiye kadar söyledikleri doğur olduğu zaman MHP, CHP ve HDP'ye oy verdim. bu seçimde de HDP'ye oy vermeyi düşünüyorum.

beni bu kararımdan döndürürse bu "biz mecliste olmazsak şöyle olur böyle olur" üslubu döndürür. bu tarz propagandadan o derece nefret ediyorum.

hdp'ye oy vermem, ömrümün geri kalanında da oy vermeyi düşünmüyorum.
her iki durum beni mutlu eder diyemem. 1. ve 2. seçenek arasında ciddi fark yok. hdp seçmenini yok sayacak değilim. ancak benim için iki taraf da aynı.
hdp siyasi olarak bana güven vermiyor, akp ile istedikleri için anlaşırsa her an her şeyden vazgeçeceklermiş gibi. iddialarını aksine tüm ülkenin partisi olduklarını düşünmüyorum çünkü.

"ben HDP oyu vermem baraji zaten gecerler ben vermesem de, ama gecmezlerse hakkaten cok kotu olur onlari hic sevmesem de ben oy vermesem de baraji gecmelerini isterim"

Dallas Buyers Club geldi aklıma.

Django

No country for old men üzerine tanımam.

Hell or High Water

www.movie-locations.com

Neo Western olarak

John carpenters Vampires
Escape From L.A
Cold Harvest
From Dusk Till Dawn

31bin normal 2007 clio icin, kelepir degil yani. 11 yasinda ekonomi sinifi bos araba.

alınır mı peki bu araba? ne dersiniz. ilk arabam olacak.
bir de kasko yapılır mı 2007 yılının arabasına?

Alinir mi konusuna bir sey diyemeyecegim. Kasko olmaz yuksek ihtimalle yastan dolayi.

peki en fazla 38 bin tl ye ne alınır? tavsiye var mı?

2007 model seat İbiza kullanıyorum. 1.4tdi manuel. Güzel kaçıyor, az yakıyor ve sorun çıkarmıyor. 10.000 bakımını da kendim yapıyorum çok kolay. Tek sıkıntısı 3 silindir ve dizel olduğu için gürültüsü var. Değişmeyi düşündüğüm olsa da gayet memnunum. O fiyatlara bulursunuz.

Alınır mı bilmem ama ilk arabanız olacaksa eğer sıfır son model araba almayın demek icin yazıyorum

Şimdiden hayırlısı olsun

dizel bakılmıyorsa ben suzuki swift düşünürdüm. ucuz saçma sapan arabalar sırf talep gördüğü için al satçıların elinde fahiş fiyatlara satılıyor :/

Kasko yapılır neden yapılmasın ki ? sadece daha pahalı çıkar, ilk aracın ve eski oldugundan

hostel-home. direkt ana cadde üzerinde, kreşatsik miydi neydi. olmazsa hostel light life. merkeze biraz uzak ama metroyla hallolur.

Öncelikle Kiev'de otel yerine evleri tercih etmeni öneririm. Ciddi fiyat farkı var. Evler yüksek tavanlı, ferah, temiz ve uygun fiyatlı oluyor, tavsiye ederim.

Ne zaman gideceğine göre değişir ama mesela bu cumaya 1 gece seçtim, şöyle bir seçenek var bugün ödersen 200 TL günlük, bence gayet iyi bir seçenek:

www.booking.com

bizim euro/tl kuru çöktü. günlük 20 euro olan hostele 100TL'den fazla bayılıyoruz

Black Sea Hotel Kiev ve Hotel Kyiv fena değil.

Daire kiralamak fiyat/performans anlamında çok mantıklı kievde.
Dobovo.com üzerinden bakabilirsin.

Booking üzerinden Real Home Apartments isimli dairede kaldım. Çok iyiydi tavsiye ederim. Otele falan gerek yok.

airbnb'de güzel evler var.

Zorlu daha lüks algısı var bende.

zorlu - karisik
kanyon - sakin

kanyon'u tercih ediyorum.

Kanyon > Zorlu

Zorlu'nun tasarımı ve hiyerarşik yapısı felaket, Kanyon'unki fena değil. Kanyon'daki yemek seçenekleri daha iyi. Ortam daha sakin.

kanyon'a yemeğe zorlu'ya alışverişe giderim.

Bende Kanyon Daha lüks algısı var. Belki toplasan kanyona 5 kez gitmişimdir ve gördüğüm çok büyük oranda lüks mağazalar ve yemek yerleriydi. Zorluda ise koskoca bir normal fast food katı, her yerde olan restoranlar, o kattaki mağazalarda lükse kaçabilse de direkt lüks diyemeyiz bence.
Her ikisi de metrodan ulaşımlı olsa da zorlu'nun metrobüsle bağlantısı o lüks avm algısını düşürüyor bence.

Zorlu'da daha lüks mağazalar mevcut. Kanyon yanında orta sınıf kaldı.

Zorlu.
Çünkü Zorlu Psm <3

PSM olmasaydı oy kullanmazdım bu ankette.

zorluda kayboluyorum

Zorlunun avm kısmını küçük kanyonu ise kışın soğuk buluyorum.

zorlu karışık
kanyon daha rahat geziliyor düz bir hat..
iyi havalarda kanyon kötü havalarda zorlu

Zorlu. Kanyon'un yeri kotu, daha kucuk ve ise yarar pek bir sey yok gibi. Ayrica Zorlu'da kafadan PSM var, her turlu dover. Kanyok sikici geliyor.